Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 16.4.2009  

ADI "SAVAŞ" OLAN ÇOCUKLAR…


ADI "SAVAŞ" OLAN ÇOCUKLAR…


ADI "SAVAŞ" OLAN ÇOCUKLAR…



Önce Pippa BACA’nın hafifçe gülümseyen portresi dikkatimi çekti. Ardından “Savaş” sözcüğü. Nedense kafamda devamını “ve barış” diye tamamlamışım. Sonra fark ettim ki, “Savaş ve Kadın”

Hiç programımda olmadığı halde kendimi tiyatro salonunda buluverdim. İstanbul’a geldiğim ilk yıllar çok tiyatroya giderdim. Hatta Çanakkale Ezine’den hafta sonu gelip tiyatroya gider, dönerdim. Böyle, “Cesaret Ana ve Çocukları”na gitmiştim, şimdi yerinde yol olan Tepebaşı tiyatrosunda. Sahnesinin, sunumunun farklılığını unutamıyorum.

Çok sevdiğim akordeondan çıkan harika nağmelerle başladı, ilk sahne. Ezgi acılara merhem. Müzik aşklara dil. Nağme paylaşmalara, buluşmalara aracı…

Akordeonla başlayan tiyatro, söylenen bu sözle çok iyi özetleniyor; “kadının bedeni savaşın yeri olur.”

Savaşın yeri topraklar, denizler, sular, gökyüzünden öte tiyatroda dendiği gibi; “kadının bedeni.”

“Kendi karısını, kızını sakınırken, kendi ya taciz ediyor ya tecavüz ya da tecavüz karşısında susuyor.” Bunlar uluslararası yaşamlar, yeryüzünde dolaşan. Belli ki dünyanın her yerinde bu ikilem yaşam buluyor; savaşta, sokakta, eğitim alanlarında. Ne yazık ki.

“Babası savaş” En etkilendiğim sözdü. Babası savaş olan çocukların yaşamlarında savaş mı öncelik olacak, barış mı? “Babası savaş” olan çocukların öyküsü bu tiyatro, yaşamda karşılığını bulan.

Biri bilgiye, diğeri deneyime sahip aynı konuda yolları kesişen iki kadın… Biri acıların, haksızlıkların, tacizin, tecavüzün bilgisine, diğeri deneyimine sahip iki kadın aynı nedenden hastanede buluşuyorlar. Biri akademisyen doktor duruşunu çok iyi sergiliyor, diğeri gözlerine, bakışlarına vurdurduğu acıyla yalın bir halk kadını duruşunu çok iyi görselleştiriyor. Kutlarım. Sanatçılar çok başarılıydılar, rolünü aldıkları kadınlara ilişkin.

“Kim başlattı?
Kim daha kötüydü?
Kim bu kadar aşağılık işleri yaptı?” Soruları aklımda kalan.

Ve yurt tanımları savaş üzerinden yapıldı. Mutlaka duyulmalı.

Tiyatroda ırkçılıkla çok özleştirilen milliyetçilik zeminden öne çıkarıldı sık sık, buradaki savaşın nedeni olarak. Ama genelde düşünüldüğünde asla kafatasçılıkla karıştırılmaması gereken bir ulusun kimliğini yaşama seren ulusalcılık çok önemlidir. O kimlikler tüm dünyada yok edilmemeli ki çok renklilik, zenginlik yitmesin.

Tiyatronun sunumu, dekor çok sade ve çok güzel, çok sanatsaldı. Işığın bizde bıraktığı netlik ve flu olmasına kadar çok dikkatli düşünülmüş. Kutluyorum. Gerçekten etkilendim. Ve gerekli bilgileri alta yazarken fark ettim ki dekoru yapan çok yetenekli bir öğrencim çıktı. İstanbul Anadolu Avni Akyol Güzel Sanatlar Lisesinden. Bir başka gurur duydum.

Tiyatro yaşamın aynası kendimize baktıran, yaşama baktıran. Her ikisiyle de hesaplaştıran, değerlendirme yaptıran.

AKM ye, Taksim Sahnesine, Aziz Nesin Sahnesine, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesine gidiyor ve yaşamın tiyatrosuna katılıyorduk, tiyatronun yaşamı elimizden alınana kadar…

*

Yazar: Mateı VISNIEC
Yönetmen: Orhan ALKAYA
Dekor-Kostüm Tasarımı: Tacizer SEVİNÇ
Müzik Tasarımı: Hüseyin TUNCEL
Işık Tasarımı:Murat İŞÇİ
Efekt Tasarımı: Metin TAŞKIRAN

OYUNCULAR:

Aslı İÇÖZÜ
Aslı ÖNGÖREN
Muzaffer BERİŞA ( Akordeonu çalan )

Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 2703 ]


[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.