Engin denizlere açılarak…
Vapurlar gökyüzüyle iletişim kurmamı sağlıyorlar
Sonsuzluğa doğru süzülürken
Çarşaf gibi dümdüz ,
Gece gibi sessiz denizin üzerinden…
Martılar tercih ettiğim balkonlarına konuyorlar vapurların,
Beni de betondan koparıp yanlarına götürerek…
Martıların uçarken neden oldukları esintileri, rüzgarları
Tabii enerjiye sahip olmamızı,
Nükleere hayır, dememizi sağlıyorlar…
Merakımı yabancı, farklı filmler izleyerek bir nebze gideriyorum.
Ve martıların kanatlarına takılıp uçmayı
Düşlediğim başka diyarların insanlarıyla
İletişim kurmayı hayalliyorum durmadan…
İlişkiler, iletişim söz konusu olduğunda
Nasıl ve nerede
Eflatun mavileşir diye merak ediyorum.
Martılar tüm dünya ile iletişim kurduruyorlar,
Çırptıkları kanatlarıyla müzik yaptırıyorlar,
Dans ettiriyorlar denizin ortasında…
Denizi bölmüşler, motorları hapsetmişler
Ama iletişim martılarını hapsetmek mümkün mü?
Kanatlarıyla ezgiler dökerek uçuyorlar…
Danslarını gökyüzünde süzülerek yapıyorlar.
Yeryüzü gürültüsüne teğet geçiyorlar yükseldikçe…
Yorulduklarında yurtları gemi güverteleri oluyor.
Ve duygularımı taşıyorlar
Tüylerinin arasındaki uçan yüreklerinde
Beyaz beyaz, mavi mavi…
Karşımdaki gemi kara gözleriyle bana bakıyor
Siyah boyasına açılmış iki delikten…
Bu sertliği yumuşatan
Önünden süzülen beyaz martılar oluyor.
Vapurların yaşam verdiği dalgalar
Çocuğun gülümsemesi gibiler,
Dünyama köpük köpük girerken…
Ağların sarı noktaları
İlişkilere sıcaklık kazandıranlar oluyor adeta…
Denizin üzerine konan gri beyaz
Dünyayı gezmemi sağlayan martılar
İletişime yüzüyorlar öylesine güzel…
Bilime yolculuk yapmamı sağlıyorlar
İletişim merdivenlerim olan güneş ışınları…
Uçağın arkasında bıraktığı çizgi
Grafik tasarımlara yolculuk yaptırıyor,
Gülümseyen bir duyarlılıkla…
Ağaçlar tepelerden denizi seyrediyorlar ve bana yazdırıyorlar…
Suskunluğumun içindeki iletişime ışık tutarak harflerin biçimlerinde…
01-01-2009 / İSTANBUL – Bir deniz kenarı yürüyüşünün ardından…
|