Yaratıcılık, tasarım ve kişilik üçleminde gerçekleştirilen bir sınav nasıl yaşam bulur. Ve nasıl bu başlıklar dönüştürülür yaşamın anlamı, niteliği, değişkenliği, değişimi, farklılığı, özgünlüğü ve yaratı adına… Ayrıca tanıtıma-reklama nasıl etiksel çerçeve içinde dönüştürülür?
2. Vizede; tasarımlarda ne kadar yaratıcı davranılmış? Nasıl farklı ilişkilendirmeler kurulmuş ve ifadelendirilmelerinde özgünlük, ayrıcalık, estetik ve işlevsellik adına ne kadar başarı sağlanmış? Ne kadar özgür davranılmış?
Seçilen tasarımlara tercih nedeni ne olabilir, sorusuyla da yaklaşılmıştır. ( Genellikle alana ilişkin gereksinmeler neden olmuş, arkadan ilgi alanları söz konusu edilmiş. ) Ve yapmak istediğinde bilinenden ne kadar bilinmeyene, ilginç ve farklı olana uzanılmış? Bunun sunumunda ne denli başarılı olunmuş? İşlevsellik ne denli yaşam bulmuş? İşlevselliğe baktırmak adına ne kadar estetik-tasarım bağlamında başarı sağlanmış? Dikkat çekiyor, “al beni, bak bana, konuş benimle” diyen arada “duygusal bağ” ne kadar oluşturulabilen durumlar-tasarımlar ve sorgulama yapılmış?
* Tasarım kısmında bilgiye, müşteriye, işlevselliğe ne kadar bağlı kalınmış ve bunda başarı ne denli sağlanmış? Ayrıca bu başarıda estetiğin-tasarımın ne kadar yeri var? Bu konuda ne kadar araştırma yapmışlar? Ne kadar fikir çoğaltabilmişler, tek fikirde kalmamışlar? Hangi fikir seçilip varyasyonlarla geliştirilmiş? Sorularına yanıt arandı…
* Kavram kısmında özgürlükler ne kadar kullanılmış? Sınırlar ne kadar zorlanmış? Sözlük tanımlarının dışına ne kadar çıkılmış? Deneyimlerden ne denli yararlanılmış? Yapılan çalışmalardan farklılaşma, yaratıcılık ve grafik tasarım kapsamındaki konulara dönüşüm ne kadar olabilir? Betimlemeleri ne kadar özgün? Ne kadar kendileri var, yaratılarda? Yoksa hayranlık duyulan başka kişiliklerde mi kalınmış, hala…
Sorular kısmında ne kadar kendilerine belletilen bilgi tekrarı yapılmış? Ne kadar kendi görüşü çerçevesinde yanıt verilmiş? Kendilerini, kendi deneyim bilgi ve görgüleri çerçevesinde ne kadar özgün ve özgür ifadelendirmişler? Okuma alışkanlıkları ne kadar? Sorular yaşamla ne kadar ilişkilendirilmişler? Yanıtlar dönüşüme, transfere ne kadar açık?
Kişilik tanımları; ne denli yaratıma, dönüşüme, sınırları zorlamaya açık? Ve tasarıma aktarımlara ne kadar elverişli?
Hiç anlattığınız sizden patent olmayı düşündünüz mü? Neyin patenti olurdunuz?
Siz bir proje olsaydınız neleri içinize alırdınız? Hangi disiplinlerle birleşirdiniz?
Eğer tasarım olsaydınız, neyin tasarımı olurdu kişiliğiniz?
Kendinizi tanımladığınız sözcüklerle yaratacaklarınız ne olurdu?
Kişiliğinizin rengi ne olurdu?
Nasıl bir reklam olurdunuz?
Derse malzeme edecekleriniz ne olurdu?
Kişiliğinizin sözcüklerini nasıl çizersiniz?
Hiç sözcüklerin, rakamların rengini düşündünüz mü? Tutkuya ne renk verirdiniz? “Duygusal” sözcüğünün rengi ne olurdu?
Günlerin rengini düşündünüz mü, hiç… Tatil rengi, pazartesinin rengi…
Sözcükler size nasıl görünür?
Renkler nasıl kokar? Ya tatları…
Rakamların tatları nasıl olur?
Sözcüklere boyutsal bağlamda baktınız mı? Ya sözcüklerin mekanları… Hangi sözcük, hangi mekana yakışır?
Zaman yorumları salt doğmak, büyümek ve ölmek üzerinden olmamalı… Bilinenin somut tekrarı istenmedi… Bu herkesin yapacağı yakınsak bir düşüncedir… Sizden soyut düşünerek kendi özelinizde bir farklılık getirmenizi istedim, “zaman”a dair.
Olanın bitenin vasat yinelenmesi değil, salt kum saati örneği ile değil ya da sadece ağacın büyümesi ile değil… Yeni bir düşünme tarzı lütfen…
Zaman salt bu demek olmadığına göre, bilinen bir genellemenin içinde erittiğiniz zamanı ayrıntıda nasıl yaratıcılığa çevirirsiniz ve tasarımda, reklamlarda kullanırsınız?
Zamanı olaylarla, mekanlarla, nesnelerle, sözcüklerle ilişkilendirdiğinizde bireylere dokundurduğunuzda neler yaratırsınız acaba?
“Anlam”ı neredeyse sözlük tanımına indirgemek ve benzer yorumlar yapmak, farklılığınızı yok etmekten öte gitmez. “Anlam” kavramını sanata, tasarıma, bilime, reklama dönüştürdüğünüzde, bu alanlarla ilişkilendirdiğinizde sizde bulan ifadesi sorulmuştur ve yine farklılığınız bağlamında…
Anlamı tanıma çevirip genellemelerin içinde yitirmeden sizin anlamınızda tasarımlar nasıl yapılır?
Kavramlar tasarım yapmanız, yaratmanız için verilmiştir. Bir çıkış yolu, bir tema, bir anahtar, bir sihirli sözcük olarak… Sadece tasarımında işlevsellik aranmayacaktır. Bu “özgür bırakıldınız,” demektir… Kullanmasını iyi bilmek gerekir. Soyut düşünmenize, sınırlarınızı ne kadar zorladığınıza bakılma amaçlıdır, kavram bölümü…
Herkesin; “kompozisyon”, “burada olmak”, “anlam” ve “kendi” tanımları farklı olmalı. Ne kadar öğrenci varsa o kadar farklı kişilik var, demektir. Yeni ve özgün çözümler aranmalı.
Değerlendirme salt vizelere ve dersin konularına ilişkin yapılmayacaklardır. Çok boyutlu düşünülerek gerçekleştirilecektir. Devam etmek, vaktinde gelmek, ilgilenmek, araştırmak, fikir üretmek, özellikle aynı konuda birden fazla fikir üretmek üzerinden de yapılacaktır. İyi çizmek ve salt vizelerle kendini sınırlamak yetmez…
Seçeneklerin fazla olması panik yapabiliyor, hatta bazen hoşnutluk yaratmayabiliyor. Daha fazla zaman isteği doğurabiliyor. Çünkü yıllardır ABCDE gibi 5 seçeneğe indirgenmiş - alıştırılmış öğrenciler 5 den fazla seçenek karşısında şaşırabiliyorlar. Bu fazlalığın bireysel farklılıklarla ilgili olduğunu anlatmak gerekiyor burada… Ayrıca üst başlıklar veriliyor ve tamamen özgür bırakılıyor alt başlıklarda… Bu da öğrencilerin kişiliğine göre tercih yapma şansıdır, tabii kullanabilene… Ki öğrencilerimin zeki ve yaratıcı olduklarına inanıyorum, kendilerine verilenleri sorgulayarak alımlayacaklarına da… Yeter ki kapıyı aralık bırakalım ve ortamı kendilerini ifade edecekleri şekle dönüştürelim…
Fikrin kaynağında algılama ve görsel algının payı büyük… Bunun için çok araştırma, okuma, depolama gerekir ki yaratıcılık gelişsin. Müzik, sinema, şiir ve daha birçok alan bunlar için çok önemli kaynaklardır, suyun çıktığı yer gibi… Geriye bu derste fikri görsel hale getirmek kalıyor… Fikri anlatmak, tanımlamak değildir… Fikri, tasarlamak, yaratmak gerekir. Bunu da doğrudan değil, dolaylı anlatımla, çağrıştırımlarla yapmak zenginlik demektir.
Reklam mı yapacağız, hem akla hem duyguya hitap etmeliyiz… Tabii etiği içinde barındırarak…
Tanıtım hangi ülkede olursa olsun, hangi düzende olursa olsun var olacaktır. Burada önemli olan dürüst olunmasıdır.
Ve bu veriler ile yapılan tasarımlarda aklın sınırlarının zorlanması yaratıcı bir tavırla gerçekleşir.
Bir sözcük bulunuz;
Bir tanıtım programında yer alabilsin. Tanıtımın can damarı olsun…
Bir konserin tanıtım afişine tetikleyici olabilsin…
Bir film afişine ilham verebilsin…
Bir kupa tasarımında kullanılabilsin…
Bir tanıtım metninin çıkış noktası olsun…
Patent için başlangıç olabilsin…
Bir mimaride ilginç yapılanmayı sağlasın…
Bir kartvizitin kokusu olsun…
Amaçlarımdan biri öğrencilerin dikkatlerini kendilerine çekmektir. Başkaları “ne yaptı?” Öğrenisinin yanında “kendisinin ne yapacağı”nın gerekliliği vurgulanmalı ve hayat bulmalı öğrenim yaşamında… Böylece ilgi alanı doğru olarak yaşama konup, gelişme sağlanabilir…
Kişiliğinizden hareketle nelere dönüşeceğinizi gözden geçirelim. Nasıl kendinizi çizgi olarak tanımlarken başka bir durumla ifadelendirdiyseniz, nasıl yaşama çizgesel perspektiften baktıysanız, onun gibi…
Kişiliğinizi ifade amaçlı kullandığınız bir sözcükle hangi ürüne, markaya dönüşürdünüz?
Bir tanıtım programında anahtar sözcük olarak yerinizi alsanız, kendinize tanıtımın can damarı olabilecek yakıştırdığınız sözcük hangisi olurdu?
Siz bir kupa olsanız, tasarımızın şekli nasıl olurdu?
Tanıtım hangi ülkede hangi düzende olursa olsun yeryüzünün 2. mesleği olarak varolmaya devam edecektir. Burada önemli olan dürüst davranmaktır. Başta söz konusu ambalajsa sağlığa kadar düşünmektir, diğer kullanım amaçları dışında… Afiş doğru bilgilendirmektir. Reklam dürüst bilgilendirmektir… Bu verilerle hareket edip aklın sınırlarını zorlayarak yaratıcı bir tavırla tasarlamak gerek…
Ve başka duruşlarla - başka duruşlardan bakmak… Çizgi olup bakmak… Afişin, kitabın kokusuna bakmak… Renkte koku aramak… Kokuda renk görmek… Birden fazla fikir üretmek ve fikirleri bir üst aşamaya taşımak…
Sorular çoğaltılabilir. Yeter ki salt başkalarının ürettiği sorulara yanıt aramayalım, kendimizde sorularımızı ve problemimizi üretelim… Sonrada yanıt arayalım, araştıralım, fikir üretelim…
Uzmanlık tekdüzeliği beraberinde getirir… O zaman amatörlüğü de bir şekilde yaşamımıza katmalıyız, yaratıcı heyecanlar adına…
Disiplinlerarası anlayışın hakim olduğu dünyada;
- Yaratıcılık sadece sanatta değil, bilimde ve yaşamın kendisinde de söz konusudur.
- Beynin sınırlarını zorlama, görsel algıyı geliştirmek, eleştirel bakmak, yaratmak adına ve benzeri nedenlere dayalı olan, salt teorik düzlemde kalmayıp uygulamayı da içeren bu dersin en fazla 15 kişiyle yapılması başarıyı beraberinde getirir…
Ve teşekkürler…
Öncelikle çok değerli asistanlarıma yürekten teşekkürler. Sevgili Mühendis adayı Mustafa, eminim çok güvenilir ve iyi, yaratıcı bir mühendis olacaksın. Asistanlığını hiç aksatmadın. Sınav olacağın zamanlarda bile yerine başkasını ayarlayıp ne kadar sorumluluk sahibi olduğunu gösterdin. Çok kutluyorum. Aynı şekilde şair asistanım da hiç aksatmadı. Onun da başarılı bir mühendis kadar, şiir kitabı olan bir ozan olarak da hayal ediyorum. Müzik asistanımız fakültemiz ( STF ) Sanat Yönetimi öğrencisi sevgili Bahar, kesinlikle ülkemiz sınırlarını aşacak… Muazzam araştırmacı bir kişilik, müthiş bir sorumluluk duygusu ve olağanüstü yaratıcılığa sahip… Aslında asistan olmadığı halde asistan arkadaşlarımıza istinasız her ders katkı verdi, yardım etti ve beni çok duygulandırdı. Yürekten teşekkürler… Yine diğer dersimin asistanları İsa ve Cenk’e de aynı yürekten teşekkürlerini iletiyorum. Müzik asistanıma STF öğrencimize de ayrıca teşekkürler.
İkinci teşekkürüm, dersi yöneten arkadaşlarıma, özellikle benden farklı soru ürettikleri için. Bu çok önemli… Gerçekten de farklı soru soruyorlar. Kutluyorum. Demek ki öğrenciye kendini ifade etme olanağı tanımak gerekiyor ve yönetime gelmelerine fırsat vermek lazım…
Üçüncü teşekkürüm de, derse katkı veren tüm öğrenci arkadaşlarımadır… Gerçekten ürettikleri fikirlerle derse muazzam zenginlik kazandırdılar. Aynı konuda farklı fikirler yaratıldı. Bu çok önemlidir ders açısından… Ben her dersimden zenginleşerek çıktım, yürekten bir kez daha teşekkürler…
Size güveniyor ve başaracağınıza inanıyorum. Yeter ki siz de benim size güvendiğim gibi kendinize inanız, araştınız ve seviniz…
28- 06- 2008
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|