Sergisinden çıkıp kitapçıya gittim. Çok sevdiğim mitoloji kitaplarıma bir yenisini ekledim. Özer KABAŞ resimleri mitoloji dünyasında geziye çıkartmıştı beni, buna kitapla bir güç daha katmalıydım…
Ve o akşam evime giden iki yoldan birini tercih ettim. Tabii ki uzun olmasına karşın deniz tarafındaki yolu… Özer KABAŞ’ın Resim Denizlerinin kokusunu duyarak ve özellikle bana da birlikte ev aradığımız hatta ev bulduğu uzun süre yaşadığı Yeniköy’den geçip, anıları tazeleyerek…
İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Baltalimanı’nda bir lisenin bünyesinde açılmıştı. Arada uğruyordu. Bir keresinde elinde ciltlenmiş teziyle geldi. “Bu gördüğünüz benim profesörlük tezim çoğaltıp bana geri verin,” demişti. Biz de öyle yaptık. “Güzel Sanatlar Eğitiminde Temel Tasarım ve Temel Desen Dersinin Yöntemli Bir Uygulama Çalışması… Özer Kabaş” yazıyor ilk sayfasında… Tez 14 bölümden oluşuyor.
II. GİRİŞ
• Sanatçı, Araç, Gereç, Eleman ve İlkler
• Verici Kanal, Alıcı Dizgesi
• Sanat Yapıtının alıcıyı olumlu yönde değiştirmesi
• Bir sanat yapıtının iç-yapısal zenginliği
• Tüketime dayalı sanat yapısı ve yeni ölçütler
• Zengin yapıya özgü eğitim
• Eğitimde açık sitem
Eğitimde açık sitem; Beni özellikle en çok ilgilendiren bölüm oldu. Eğer biz değişime, niteliğe, kaliteye, bireysel özgünlüğe, farklılığa, anlama önem veriyorsak böyle bir sisteme açık olmalıyız, salt sözlerimizle değil, davranışlarımızla da…
• Sanat eğitiminde “estetik Repertuar”
• Özgün Sanat eğitiminde “İnsan Figürü” sorunu
• Ülkemizde sanat eğitimi
Ülkemizde sanat eğitimi; İşte en çok tartışılması gereken bir başlık daha. Benim başatım… Ülkemizde “sanat eğitimi sorunu” ciddi şekilde tartışılmalıdır. Öze yönelik bu tartışma, eğitimde nerede olduğumuzun göstergesi olacaktır. Bu bağlamda, “çağdaş eğitim yöntemleri” ele alınmalı ve hala eski yöntemlerle gerçekleştirmeler yapılması eleştiri odağına yerleştirilmelidir.
• Plastik Sanatlar eğitiminde sınırlı ekoller
• Temel Sanat Eğitiminde tarihsel sürecin değerlendirilmesi
III. TASARIM VE DESEN ÇALIŞMALARINA TEMEL OLAN BİLİMSEL, KAVRAMSAL VE ALGISAL ÇALIŞMALAR
Ülkemizde her alanda, özellikle “görsel algı” üzerine gidilmelidir. Bilim eğitimi, mühendislik vs. eğitimi alan öğrencilerde de görsel algının geliştirilmesi bağlamında çalışmalar yapılmalıdır. Unutmamalıdır ki EİNSTEİN “görsel” düşünüyordu. Yaratıcılık salt sanat alanında olmadığına göre, gündemde tartışılması gereken en önemli konulardan biridir, “görsel algı…”
• Kavramsal – algısal karşıtlığı
• Tasarım ve duyu organları
IV. KAVRAMSAL ÖGELER: DESEN VE GEOMETRİ
“Temsili geometri,” “projeksiyon geometrisi;” perspektif için gerekli olan bu geometri tanımları, “uzay geometrisi” tanımı kadar yer almıyor, ülkemizde. “Tersten Perspektif” kitabından aldığım bu iki başlık “olaylara,” görsellere tersten ve çok geniş bakmanın gerekliliğini vurgulayan önemli bir kitap. Metis yayınlarına teşekkür ederiz.
• Euclid’in geometrisi
• Vitruvius’un insan ölçümleri
• Bizans ölçü sistemleri
• Albercht Dürer ve figür çalışmaları
• Leonardo ve El yazmaları
• İzdüşüm ve perspektif kurallarının gelişmesi
• Analitik kübizm
• “MODULAR”, Le Corbusier
• “TOPOLOJİ” ve “Moebius bandı”
V. DENEYSEL ESTETİKLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR VE BUNLARIN DOLAYLI VE DOLAYSIZ OLARAK SANAT EĞİTİMİNDE YANSIMASI; ALGISAL-DUYGUSAL YÖNTEMİN DOĞUŞU VE YERLEŞMESİ
• Deneysel estetik ve Fechner
• Psikoanaliz ve Gestalt Okullarının sanatla ilgili araştırmaları
• Gestalt psikologlarının görüşleri
• Algısal Düzenlemede Gestalt Etmenleri
VI. BİLDİRİŞİM KURAMI ( INFORMATION THEORY) IŞIĞI ALTINDA BİÇİM ALGILAMA VE BİÇİM ÜRETME
VII. TEMEL SANAT EĞİTİMİNDE UYGULAMA 8 MADDE, ENERJİ VE BİLDİRİ )
VIII. TEMEL SANAT EĞİTİMİ DERSİNİN “TEMEL TASARIM” BÖLÜMÜNÜN, NOKTA, NESEN, GÖRSEL MEKAN, ÇİZGİ, ALAN, YÜZEY, İKİ VE ÜÇ BOYUTLU BİÇİMLE İLGİLİ İLK YARIYIL ÇALIŞMALARININ ÖZETİ
IX. TEMEL DESEN DERSİ ( 1976 VE 1979 )
X. ÖĞRENCİ ÇALIŞMALARI VE AÇIKLAMALAR
XI. SONUÇ
• Eski bir Ustanın görüşü ( burada Delacroix’ten alıntı yapılmış )
• Statik ve dinamik ögeler
• Yeni karşıtlıklar
• Temel Tasarım ve Temel Desen’in koşutluğu
• Kavramsal tasarımdan algısal-plastik desen’e dönüşüm
• Plastik Sanatlar Eğitiminde kendiliğinden olan bireşimler
“Temel Sanat Eğitimi, Plastik sanatlarda değişik dallarda öğrenimini sürdürmek isteyen öğrencilere ilk senelerde verilen bir ortak disiplindir. Plastik Sanatların Resim, Heykel, Mimari gibi dallarının iç-yapılarını oluşturan bazı elemanlar ve ilkeler vardır. Bu ilkelerde bazen giderek birleşip daha zengin ortak yapıları oluştururlar. Bu ortak ögeleri Plastik Sanatlar eğitiminin temeli gibi görmek, öğretmek ve uygulatmak en uygar dönemlerde olduğu gibi bu sanat dalları arasındaki iletişim ve alışverişin sıhhatli bir biçimde oluşmasını sağlar.” (Özet-S.1)
Eğitime gönül veren biri olarak bilgilerim kadar deneyimlerimi de önemsiyorum. Hangi alanda eğitim gerçekleşirse gerçekleşsin o alana dair temel bilgilerin alınması önemlidir. Bir önemli olan da bu ortak alınan bilgilerin, kendi alanlarına ne kadar aktarıldığıdır? Ve aktarılan bu alımlamaların ne kadar devam ettiğidir? İleriki yıllardaki sınıflara – atölyelere ne kadar taşınabildiğidir? Hatta mezun olduktan sonra bile ne kadar işlerliğini koruduğudur? Temel Tasarım birikimlerinin üstüne konulan bilgi ve görgüye ne kadar sirayet edebildiğidir? Bir derste alınanın o derste bırakılması mı gerekir? Temel tasarım dersinde alınanların kendi alan malzemesiyle yeniden yoğrularak çoğaltılmasına, yaratımların gerçekleştirilmesine önem veren bir yöntemle mi öğrenciye yaklaşılıyor? İşte önemli olan budur. Ezberi kırmak budur.
“Her sanat yapıtının içinde ayrıca son derece bilinen, kesinliği olan, gündelik ve anlaşılır olan ve belleğimizde yeri olan KAVRAMSAL ögeler de vardır. Hatta bu kavramlar olmadan da bir sanat yapıtı olamıyor.”( Bir Sanat Yapıtının İç-Yapısal Zenginliği-S.4)
Yapıtların, çalışmaların içinde kavramsallığın bulunabilmesi için, önce eğitiminde öğrencinin soyut düşünmesini sağlamalıyız. Bunlar çağdaş eğitim yöntemleriyle geliştirilebilir ancak.
“Çağımızdaki bu bilimsel ve felsefi-yapısalcı gelişmelerin ışığı altında Plastik Sanatların Temel Eğitimi nasıl verilebilir?” ( Zengin Yapıya Özgü Eğitim-S.6)
Yanıt aranması gereken çok güzel bir soru. Öncelikle okuma alışkanlığımızı gündeme getirmemiz gerekir. Öğrencinin kişiliğindeki felsefik duruş önemlidir. Temel eğitimin verilmesi-alınması öğretmek adına yapılan dayatmalarla değil, ilgili eğitimci-akademisyenin görüş ve fikir tekrarının çok ilerisinde ve farklılıkların kabulünde olmalıdır.
“Temel Sanat Eğitimi yönteminin açık sistem olduğunu söylemiştik.” “Devamlı bir yaratıcılığı yaşam boyu sürdürebilmek için çevredeki madde ve enformasyon akışına göre de davranışlarını ayarlayabilmesi gerekir.”
“Temel Sanat Eğitiminin karşıtı bir eğitim de ‘kapalı sistem’ eğitimidir.” “Çevre ve değişen koşulları, ters bir yöntemle kendini devamlı olarak bu bicime uydurmaya çalışır. Eğitim süresince bu tür eğitimin belli rahatlıkları ve psikolojik konforu vardır, ama kapalı sistem onlara YARATICILIĞIN SÜREKLİLİĞİNİ ilerde ve okuldan sonra sağlayamaz.”( Temel Sanat Eğitiminde Uygulama / Madde, Enerji ve Bildiri –S.59-60)
Eğitime dair sorunlarımızın başında gelen bir durum. Bir akademisyen demişti ki, “önce bunları öğrensin, yaratıcılık sonra gelir.” Siz beyni bloke edeceksiniz sonra kendisi açabilirse açsın, diyeceksiniz adeta. Tabii ki doğru görme, doğru algılama ve doğru yansıtma, betimleme önemlidir. Ama eğitimde “biri önce, diğeri sonra gelir,” olamaz, aynı anda yol almalıdır her şey. Üstelik yaratıcılık ertelemeyecek kadar önemlidir. Yaşam boyu öğrenme, okul yıllarının doğru yöntemlere dayalı öğrenimiyle daha sağlıklı hale gelebilir ancak. Derslikleri, atölyeleri duvarsız yapmakta, çağın değişimini yakalamakta ve değerlendirmekte fayda var. Yoksa duvarlar içinde ve salt eğitimci-akademisyen kimliğinde yapılan eğitim süreğenlik sağlayamaz. Sanat eğitimi, sanatın kendisini gerçekleştirmenin dışında bir eğitim değildir. Ancak bu öğrencileri kağıt, tuval, kil vs yerine koymamız ve istediğimiz gibi yoğurmamız anlamını taşımaz. Önemli olan çağın bize sunduğu yaşamı sorgulamadan, sorgulatmadan almamak gibi, bilgi akışı da bu terazide yerini almalıdır. Neyi, nasıl sunuyoruz, alıyoruz? Ve bir öncül olma tavrını ne kadar, nasıl gösterebiliyoruz? Kendimizi yaptıklarımız, yazdıklarımız, görselleştirdiklerimiz ya da disiplinlerarası bir çalışmayla karma, kompleks bir yapıya sokarken eğer eğitimin içindeysek bu problemlerin eğitimi kapsadığını ama veriş yöntemlerindeki hassasiyetlerin üzerinde öncelikle durulması gereğinin bilincinde olmalıyız.
“Zıtlıkların ve çelişkilerin çok hızlandığı bir dönemde öğrenciye belli bir emniyet ve tutarlılık duygusu veren eğitim nasıl yapılabilir. Bu sorunun yanıtı ilk önce ve genelde ‘dayanıklı sanılan KAPALI BİR SİSTEM EĞİTİM’ yerine ‘gerçek dayanıklı AÇIK SİSTEM’ bir eğitimdir.” “Tersine haz duymasını, görsel duyu organlarını, araç ve gereçlerini severek kullanmasını, kafa ve bünye olarak katılmasını sağlamak ana erek olmalıdır.” ( Kavramsal – Algısal - S. 15 )
Temel Tasarım kitabı çok geniş kapsamlı bir yapıt olmuş. Salt ders bağlamında bilgi vermemiş aynı zamanda güzel bir tarihsel yolculuk yaptırıyor insana. Sanat bir şekilde kültür de demektir. Geçmişini bilmeyen, geleceğini sağlıklı kuramaz. Ve tabii sanat söz konusu olduğunda felsefe kadar psikolojide eğitim yaşamında yerini almalıdır. Freud ve Jung’a dokunuşlar var, tezin bir bölümünde. “Biçim” söz konusu olduğunda Gestalt atlanamaz Özer Kabaş’da öyle yapmış.
“Bildirişim Kuramı Işığı Altında Biçim Algılama ve Biçim Üretme” başlığından bir alıntı yapacağım. “Bildirişim kuramının, bilimsel deneylere dayanarak ortaya çıkarttığı: ‘İnsan açık bir sistemdir ve tarihsel geçmişi, kalıtımı ve tüm yaşam çevresi en ufak ayrıntılarına kadar davranışlarını belirleyen ögelerdir,’ der.
İnsan bu denli açık bir sistem ise ve davranışları bu bildirişimsel ögelerle belirleniyorsa, onun yaratıcı eylemini bildirişimsel olarak daraltmak kimsenin hakkı olamaz. Olursa da gerçekçi olamaz.” ( S.51)
Özer Kabaş, Temel Sanat Eğitiminin yaşamla karşılaşması - karşılaştırılması gerektiğini savunuyor. Bu savunu, benim dersin gerekliliklerini duvarlar içinde gerçekleştirmenin ötesine, yaşama sermek ve yaşamı derse taşımak, düşüncemle bütünleşiyor.
“A. Moles’in söylediği: ‘algılamak seçmektir ve dünyayı anlamak, seçimsel algılamanın kurallarını bilmekle olur ancak…’
Seçimsel algılamanın kurallarını bilmek yaşam tasarımı açısından önemli olduğu gibi bu kuralları bilerek başka insanlar için tasarlamak yaratıcı sanatçının bir görevidir.”(S.51-52)
Burada algının eğitimdeki rolüne bakarsak; öğrencinin görsel algısını geliştirirken, eleştirel bakışına olanak tanıyacak fırsatların da verilmesi gerekir. Bunu kendi öznel bağlamımızdan kopartarak nesnel tavırla öğrencinin öznel kişiliğini ifade etme olanağını sağlamak gerekir. Böyle bir anlayış, tavır sanat eğitimcinin öncelikli görevidir.
Yine aynı başlık altından yapacağım bir alıntı Temel Sanat Eğitiminde verilenlerin - alınanların Grafik Tasarım dersinde kullanıldığını gösteriyor. O zaman iyi bir Temel Tasarım dersi, iyi bir alt yapı oluşturuyor demektir. Öyle de olması gerekir.
“Biçim ve zemin ilişkisi veya artı ve eksi alan zıtlığı ve karşıtlığı Gestalt kuramında olduğu gibi bildirişim kuramında da vardır. Basit ve etkileyici biçimlerin zeminle zıtlaşarak birbirini güçlendirmesi Temel Sanat Eğitimi ödevlerinde uygulanmaktadır.”(S.54)
Temel Tasarım dersinde temel öğretilerin, tekniklerin yanında hayalgücünü geliştirecek konu ve çalışmalara yer verilmelidir. Yani birkaç koldan yapılmalı tüm çalışmalar. Görülenlerin betimlemeleri yanında, başkalaştırmalar, dönüştürmeler, soyutlamalar iç içe geçmelidir. Ne yapılırsa yapılsın ayıklamak, sadeleştirmek gerçekleştirilmelidir. Eleştirerek, seçerek bakmak sadeliği yakalamak için yardımcı unsurlardır. Alışanları tersyüz etmek, tersten bakmak, bakış açısını değiştirmek hep yaratıya katkıdır. Ve ara vermek, gözü başka tarafa çevirmek… Görsel notlar almak her yerde… Bunlar daha da ayrıntıyla anlatılabilir. Tezin verilerine burada nokta koyuyorum.
***
Yazımı hayatım boyunca unutamayacağım anılarla bitiriyorum.
Zaman zaman üniversitedeki odasına ziyarete giderdim. Bir gittiğimde, “TÜM – ÇEVRESEL GERÇEKLİK Bildirişim ve Sibernetik Kuramları Açısından Plastik Sanatların Oluşumuna Bir Bakış” isimli doçentlik tezini hediye etti. Umarım bir başka yazımın konusu olur.
Yine bir gün fakültedeki odasına gittiğimde bir kitap tavsiye etti. Sonra da hediye etti. Ortega Y Gasset’in “Kitlelerin Ayaklanışı” Severek okuduğum bir kitap.
Bu ziyaretler dışında da kendisiyle sıklıkla karşılaşıyorduk, sokaklarda, sergilerde… Her görüştüğümüzde üniversiteye yemeğe davet ederdi. “Üniversiteye gel, karşısında güzel yerler var birlikte yemek yeriz, bir soluk alırız,” derdi. O sırada neler yaptığını sorduğumda ise, çok meşgul olduğunu, çok çalıştığını, yazdığını, çizdiğini, sergiye, konferansa hazırlandığını, başını kaşıyacak vakti olmadığını, söylerdi hep. Onunla yemek yemeği ve sohbet etmeyi çok istediğim halde içimden, “çok yoğun, rahatsız etmeyeyim, zamanını almayayım ayıp olur,” diye düşünür yemeği sürekli ertelerdim. Bu konuşma aramızda o kadar çok geçmişti ki… Gerçekten onunla yemek yemek, sohbet etmek isteği ile onu meşgul edip çalışmalarına engel teşkil etmemek isteği arasında sürekli gelir gider olmuştum. Bir sabah gazetemi açtım ve ölüm ilanını gördüm. Kanım çekildi tüm vücudumdan. İlk aklıma gelen, çok istediğim halde artık onunla sonsuza kadar o yemeği yiyemeyeceğim oldu, buz kestim. Fazla inceliğim kaybetmeme neden olmuştu… Gökyüzünden yağmur mu boşanıyordu, gözlerim ırmak mı olmuştu, bilemedim, ama tuttuğum her şey sırılsıklamdı…
Özellikle İstanbul Anadolu Güzel Sanatlar Lisesine geçince her anlamda katkı aldım kendisinden. İdareci olarak orada derslerin dışında yapılması gereken tüm etkinlikleri ya bizzat yapıyor ya da yapan arkadaşlarıma ciddi katkı veriyordum. Nitekim düzenlediğimiz bir panele bir ricam, bir selamım üzerine işini gücünü bırakıp gelmişti. “Bu eğitim mafyasının arkasında sen varsın diyerek geldim hemen” demişti esprisine kendi de gülerek…
Güzel insan, dürüst dost toprağına yıldızlar, çiçekler yağsın ve iyilik gözyaşları…
Yaşattığın tüm güzellikler için yürekten teşekkürler…
*********************
ÖZGEÇMİŞ
1936’da Mersin’de doğdu.1957’de Robert Kolej Mühendislik Okulu’nu (bugün Boğaziçi Üniversitesi) bitirdikten sonra ABD’ye gitti.1957-62 arasında sanat eğitimi aldığı Yale Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde Joseph Albers (Bauhaus hocalarından) ve Jack Tworkow gibi sanatçıların öğrencisi oldu, lisansüstü çalışmasını tamamladı. 1964-74 arasında Robert Kolej, (1971’den itibaren) Boğaziçi Üniversitesi’nde dersler verdi. 1971’de iki kardeşiyle birlikte kurduğu Urart Sanat Atölyesi’nde modern takı tasarımında öncülük yaptı. Aynı yıl Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde “Temel Eğitim” kürsüsüne katıldı. 1983’te Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’nde dersler vermeye başladı.1990 yılında “Resim Ana Sanat Dalı”nda profesör oldu. 1991’den başlayarak Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü Ana Sanat Dalı Başkanlığı’nı ve 4 no.lu atölye hocalığını sürdürdü. 30 Ocak1998’de vefat etti.
(İnternet bilgileri için teşekkürler....)
*************************
07–02–2008 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
ttcellek@gmail.com
|