1971 Yılında Paşabahçe Şişe Cam Fabrikasını inceleyen mezuniyet tezimden bir bölüm. Yazımı değiştirmeden yayınlıyorum. Çünkü Türkiye’de bu yaşananlar çok çabuk değişmiyor.
Söylemle – yazanla, eylemin bir olmadığına dair bir gözlem… Eleştirel bakışa bir örnektir diye sunuyorum.
***
GİRİŞ
İZLENİMLERİM
Türk Tezyinatı servisinde stajyerliğe başlamadan önce bana şu üç noktaya bağlı kalarak çalışmam gerektiğini söylediler.
1- Üç renkten fazla kullanılmaması
2- Fazla zaman alan desenlere yer verilmemesi
3- Camın tamamen dekorla kapatılmaması...
Stajyerliğim sırasında bu üç noktaya uyulmadığını gördüm. Şöyle ki; değil üç dört renk en az yedi sekiz renk kullanılıyor. Bunun yanında fazla zaman alan desenlere de yer veriliyor. Yine camın tamamen dekorla kapatılmasına azami dikkat sarf ediliyor. Genellikle çiçek motiflerinin yer aldığı bu el dekorlarında çiçekler mutlaka buket şeklinde oluyor ve mamulün etrafında dönmesi sağlanıyor.
Yeni bir form çok zor kabul ediliyor. Ancak bu da çok kısıtlı bir şekilde oluyor… Örneğin, yeni bir form araştırması için konu alınan “çiçek” motifine mutlaka yaprak eklenmesi isteniyor. Tabii bu örnekleri çoğaltabiliriz.
Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Seramik Bölümünden mezun olan ve bir bucuk senedir burada çalışan Sayın O. Ü.’in yaptığı soyut bir formun bir bucuk senedir satılmaması nedeniyle fabrika yöneticileri kendisinden sadece klasik çalışmalara yer vermesini istemişlerdir ki bu da bir sorun ortaya çıkartmaktadır; Türkiye’de sanata yeteri kadar önem verilmemesi...
Başka bir sorun daha çıkıyor karşımıza el dekorunda; biz camın üzerine tamamen guvaş tekniği ile üst üste sürerek veya kenarlarını çizip içini doldurarak çalışamıyoruz. Tüm çalışmalar son derece serbest tutulan fırçanın tamamen kendi hareketinin sonucu oluyor. Bu kişiyi değişik form araştırmalarından adeta men ediyor. Çünkü genellikle bu fırça hareketleriyle birbirine benzer çalışmalar ortaya çıkıyor. ( Çiçek motiflerinde olduğu gibi )
El dekorunun diğer bir kısıtlaması da mamulün kendi yapısı oluyor. Genellikle silindir ve benzeri şekillerde bulunan mamuller masa üzerinde hafif yatay bir duruma getirilerek çalışılıyor. ( Tabaklar vb. hariç ) bu da rahat çalışma olanaklarını bir dereceye kadar ortadan kaldırıyor.
Bize daha serbest araştırmayı sağlayan “tezyinat“ servisindeki baskı makineleri oluyor. Yurdumuzda yeni yeni yerleşen baskıdan ( transfer ) kısaca söz etmek isterim:
Baskı makineleri elektrikle çalışan basit makineler olup aynı anda iki renk veya dört renk birden basabilenleri mevcuttur. Baskı şu şekilde olmaktadır. Dip ve ağız kalıpları arasında yatay vaziyette duran şişe kalıbın bağlı olduğu spendel nihayetindeki bir dişli tarafından her strokta bir devir döndürülmektedir. Baskı istasyonlarında dönmekte olan şişelerin üzerine yerleştirilen şablonlar, bağlı oldukları ve makineden hareket eden kızaklar vasıtası ile şişenin çevresi kadar yatay bir hareket ( Şişe dönüş istikametinin aynı ) yaparlar. Bu hareket esnasında şablon bezini şişe üzerine bastıran rakle dediğimiz lastikler şablon içindeki boyayı şablon bezi üzerinde ki açıklıklarından şişe üzerine ince bir tabaka halinde geçirerek resmeder. Şablon bezi üzerindeki açık kısımlar şişe üzerine yapılacak baskı şeklinin aynıdır. Birbiri üzerine gelen çift renk baskılı çalışmalarda iki renk boyanın, aynı suda basıldıkları için birbirini bozmaması lazımdır. Bunun için ilk basılan boyanın termoplastik olması icap eder. Termoplastik boyalar 60°- 90°C da macun halinde eriyen ve şablondan şişeye ince bir film halinde geçtikten sonra hareket değişmesi sebebiyle oda sıcaklığında derhal donabilen boyalar olup şablon içinde daima aynı harekette, erimiş bir vaziyette muhafazası lazımdır. Bunun içinde boyaya elektrik rezistansı ile haricen veya bizzat şablon bezine alçak voltajlı cereyan verilip ısıtılmak suretiyle erimiş halde muhafaza edilmelidir. İkinci sistem için şablonların ince paslanmaz çelik tellerden yapılan bezlerden imal edilmesi ve bezin şablon çevresinden izole edilmesi lazımdır.
Şablon, baskısı yapılacak mamulün ölçülerine ve baskı şartlarına uygun olarak imal edilmiş bir çerçeve ( ağaç ya da metal olabilir) ve bu çerçeveye getirilen şablon bezinden ibarettir. Şablon bezleri sentetik, naylon, perlon veya paslanmaz çelik telden olabilir.
Birçok kısıtlamalara sebep olan hatta yavaş yavaş yerini transfere bırakan el dekoru bu gün piyasa ve ihraç mamulleri arasında en üstün yeri tutmaktadır. Fabrikanın adeta can veren noktası halindedir.
Camın kırılan eşya olması nedeniyle günümüzde el dekoru yerine transfer ( baskı ) tercih ediliyor. Transferde renklerin net olması bilhassa küçük mamullerde daha etkili oluyor. ( El dekoru ile transferin arasındaki en büyük farklardan birisi de budur. Çünkü el dekorunda fırçanın ucundan çıkan boyanın açık – koyu bir şekilde verilmesi en belirgin özelliğidir. )
İzleme olanakları bulamadığım için “idari kısıtlama” nedeniyle çalışmaları bu şekilde – bu kadar incelemek zorunda kaldım.
***
Eğitimde de değişimin gerçekleşmesi çok zor olabiliyor, tıpkı burada olduğu gibi… Bilinenlerin yinelenmesi - devamı, riske girmeme; rahatlığı, düşünmemeyi, yaratmamayı beraberinde getiriyor.
Sayın Prof. Dr. Birgül Ayman GÜLER’in dediği gibi salt unvan almak için yabancı dergilere yazı yazmak yerine, “Türkiye içinde değişimi nasıl sağlarız,” sorusuna yanıt vererek yaşayalım…
17 – 12 – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
|