Müzikle sahneye giren gençler bellerinde kalın kırmızı kemeri aşan bantlarla, siyahın ağırbaşlılığını, hüznünü isyana dönüştürmüşler…
Bir ulusun kurtuluş öyküsü anlatıldı hep birlikte…
Ve açılış konuşması ardından sunum yapıldı, Sn. Prof. Dr. Hasan ERTÜRK tarafından…
*** *** ***
Öğrenci sunumları:
“İNOVASYON”
Kemal KUZU ( Teknik Bilimler MYO )
Kıyafetiyle, tavırlarıyla işini çok ciddiye aldığı belli olan öğrenci, inovasyonun tanımı ve yorumuna geçmeden önce başarı öykülerinden örnekler gösterdi. Başarılı olan farklı alanların – firmaların ortak yönü; inovasyon, AR-GE olarak vurgulandı. İnovasyon tanımının doğru algılanmasının ve yaşama geçirilmesinin başarıdaki büyük payı gösterildi.
*** *** ***
“OTURMA EYLEMİ”
Hakan KUZU ( İnegöl MYO )
Sunumun ismine bakıp kısa bir gösteri yapacak ve çok eğlenceli olacak sanmıştım peşin peşin. Acaba oturma eyleminin konusu nedir? Sorusuna yanıtım, ‘Gençlik sorunları, eğitim sorunları’ oldu.
Sahneye süt renginde bir koltuk geldi, önünde masaya benzer ekli bir aparatla. İçimden, “anlaşıldı oturma eylemi teknik olacak,” diye geçirdim…
Yansıyla birlikte anlatım Çatalhöyük tarihi ile başladı ve bir yontuda durdu. Öğrenci, heyecanlı bir sesle “işte ben bu yontuda koptum” dedi ve bu sandalyeyi yapmasına neden olan yontu üzerinde konuştu.
Beni inanılmaz etkileyen bu sahne oldu. Bir yontudan ilham alıp çok amaçlı bir sandalye yaratmak. Patentini almışlar. Yaşayarak öğrenmek çok önemli. Cıvatalar sorun yaratmış, sonra elektronik yapmaya karar vermişler.
*** *** ***
“EĞİTİMDE YENİLİKLERE HAZIR MIYIZ?”
Aslıhan GÜNGÖRMEZ ( Sosyal Bilimler MYO )
Yaratıcılıkla ilgili uzun uzun yazılarım var, İçinde birçok şeyi barındıran; anıları, alıntıları, görüşlerimi…
Bir insan bunca satırın arasından ancak bu kadar etkili olanını seçer ve seçtiği diğer sözcüklere bağlar. Aslıhan GÜNGÖRMEZ’i öncelikle bu başarısı ve duyarlılığı nedeniyle kutluyorum. Ve seçtiklerinden hareketle yaşam ilişkilendirmesine girdiği için de…
Burada olduğumu belirterek yazılarımdan alıntı yaptığını söyledi ve ilk alkışı aldı…
Bir önerisi var; “sınavları kaldıralım” diyor. Müthiş bir alkışla karşılandı bu sözleri. Ben de katılıyorum bu öneriye, sınavdan nefret eden biri olarak. Sınav yerine ilginç bir öneri getirdi, ilkokulda yaşadıklarından yola çıkarak; + - değerlendirmesi yapmak. Sınava girmek yerine öğrenci çalışmışsa artı, biraz çalışmışsa yarım artı ve çalışmamışsa aşağılanmadan, hor görülmeden eksi alması. “Hoca bize takarsa” korkusunu yaşamak istemediklerini vurguladı.
*** *** ***
“KURUMSAL YARATICILIK, DEĞİŞİM VE SÜREKLİ İYİLEŞTİRME ÜZERİNE”
Pınar ÇELİK ( SHMYO )
Öncelikle yaratıcılığı tanımladı; sağlık kurumlarında yaratıcılığın nasıl ele alınması ile ilişkilendirerek.
Sağlık alanının sürekli ve kaliteli iyileştiriminden bahsetti. Yaratıcılık ve sağlık ilişkisini irdeledi.
Yansıdan hastaneyi dolaştık hep birlikte ve neler yapıldığını gördük asılan afiş ve bildirilerle. Özellikle ‘hasta hakları’ üzerinde çok durdu. Kayıt altına almanın gerekliliğini vurguladı; daha sağlıklı olmak ve iyiletimler adına…
Bir öykü yazılabilir; doktor – hemşire hasta arası ilişkiye dair. Orada yaratıcı duruş sergilenebilir. Bu ilişkinin öyküsünü anlatacak film çekilebilir, animasyon yapılabilir.
*** *** ***
“BEN YARATICI KİŞİYİ BULDUM”
Damla GÜNEŞ ( Sosyal Bilimler MYO )
Einstein, Newton, Leonardo gösterildi. Ve o kadar uzaklardan annesinin yemeklerine dönülerek yaratıcılığı en yakınında keşfetti.
Azimli olduğunu, okuyacağını, çalışacağını, çocuk yapacağını ve yaratacağını söyledi.
Sunumu çok esprili olduğu için neşeli geçti. Annesiyle söyleşisinde yöresel lehçeyi kullandı.
Damla GÜNEŞ’i dinlerken okuduğum bir roman geldi usuma. Aradığını bulmak üzere uzaklara giden ama bulamayıp döndüğünde her zaman gölgesinde oturduğu ağacın içinde olduğunu gören bir gencin öyküsüydü…
Hep karşıya bakar, hep uzaklarda ararız bulmak istediğimizi. Halbuki bulmak istediklerimiz kendimizdedir… Başkalarından değil, oradan - kendimizden yola çıkmak gerekir. Ne serüvenler yaşanır kimbilir?
*** *** ***
“GELİNLİKLER”
Bayram BİLİR ( İnegöl MYO )
Konusu gelinlik olan öğrenci Osmanlı döneminden itibaren günümüze kadar gelinliğin tarihine değindi. ‘Gelecekte gelinlikler nasıl olur, farklı nasıl tasarım yaparım,’ sorularını sormuş kendine. En önemlisi de bu soruya yanıt vermiş yaptığı – uyguladığı ve bize sunduğu tasarımlarla. Biri Osmanlıdan esinlenen tasarım. Biri çevreyi ön plana çıkaran, hayvan kıyımına neden olan kürkü eleştiren onun yerine yapay malzeme kullanarak gerçekleştirdiği gelinlik, diğeri ise geleceğin gelinliği. Elektronik bir gelinlik. Eteğin altına, içine yerleştirilen lambalar yanıyor ve gelinlik ışıl ışıl oluyor. Bir de kendini salt beyazla sınırlamamış. Gelinliğe renk katmış. Gelinlikte kullandığı ışıklar yeşildi.
Tasarımlarını yaşama çevirdiği için kendisini konuşmasının arasında alkışladım, yaptıklarını gösterirken… Sonra hocasına “Tülay Hanım beni destekledi, çok mutluyum” dediğini öğrendim. Bir alkış, bir moral demek ve ne denli önemli moral vermek öğrenciye…
Görselleri doyurucuydu.
*** *** ***
ÇAĞRILI KONUŞMACI
Mehmet AKAY ( Çilek Mobilya )
Önce kongreye üniversitenin dışından bir konuşmacı çağrılmasını mutlulukla karşıladığımı belirtmeliyim. Eğitimimizde en önde olması gereken, firmalarla vb. doğrudan ilişki kurmak birlikte proje üretmektir. Bu nedenle böyle bir düşünceyi çok destekledim. Öğrenciye farklı deneyimleri göstermek önemlidir.
Sayın AKAY kısaca kendisinden bahsettikten ve nereden mezun olduğunu söyledikten sonra, buraya gelirken yaptığı hazırlığı bir kenara koyacağını belirtti. “Tülay ÇELLEK hoca heyecanlı, etkili konuşması ve duruşuyla kafamdaki her şeyi eritti...” Dedi. Bu sözler beni, sahnedeyken yaşadığım heyecan rüzgarının içinde bir kez daha uçurmaya neden oldu.
Bir hocasının “mesleğinizin dışında ne kadar yan yön varsa o kadar başarılı olursunuz. Şiirle ilgilenen bir tasarımcı ilgilenmeyene göre daha farklıdır ve başarılıdır. Bu yanlar ne kadar çoğaltılırsa başarı da o kadar çoğalır.” Dediğini ve hiç unutmadığını söyledi.
Ben de buna çok katılıyorum. Herkes kendini farklı alanlarla beslemeli…
“Tasarımınız herkesi mutlu etmeli. Bu sizin bir şeylerden ufak ufak taviz verdiğinizi gösterir. Size kalan, taviz vermeyeceğiniz tek şey, çizgiyi çok doğru atmak zorunluluğudur.” Dedi
“Tasarımın temeli, kolaylaştırmak, basitleştirmektir.” Gibi çok can alıcı noktayı vurguladı. Bu cümle, özellikle sanat eğitiminin yaşam bulması gereken iyi bir özetidir.
Sorulara yanıt vererek devam etti konuşmasına. Soru soran bir öğrenciye verdiği yanıt; “çilek mobilya birçok şeyden vazgeçiyor ama faaliyet alanından asla vazgeçmiyor.”
Yaptıkları araştırmada 8 yaş çıvarı çocukların oda mobilyası boşluğu olduğu görmüşler. Bunu değerlendirmişler. Modadan yararlanıyorlarmış. Örneğin bir ara askeri kıyafetler modaymış onu taşımışlar tasarımlarına yumuşatarak, yuvarlatarak.
Yine bir soru soruldu. ‘Psikologunuz var mı, böyle bir şey savaşı çağrıştırır ve çocuk için iyi değildir, ne dersiniz,’ diye. Psikologlarının olduğunu, bu konuyu da danışarak yaptıklarını söyledi.
Benim de bir sorum vardı ama soramadım, yazayım. Moda ve gereksinmelerin dışında örneğin 8 yaş çocuğu için kavramlar üzerinden hareket ederek tasarımlar yapıyorlar mı? Çocuk nedir? Devinimdir, esmektir, rüzgardır, enerjidir, sevgidir, çığlıktır, değişkenliktir, sorudur? Bunlar çoğaltılabilir. Ve her bir sözcük, kavram tasarım için bir çıkıştır.
*** *** ***
“ETKİN VE ETKİLİ KONUŞMA”
Nuray ŞENGÖREN – Esin GÜNGÖR ( Susurluk MYO )
Beden dilini iyi kullanma ve kendini iyi lanse etme üzerine bir sunumdu. İş başvurusunun nasıl olması gerektiğine dair kısa bir film hazırlamışlar, onu izledik. Kıyafet seçiminden, saç şeklinden başlayıp olması ve olmaması gerekenler film yoluyla anlatılmış. İş görüşmesi esnasında cep telefonunun çalması çok dezavantaj, unutulmaması vurgulandı.
Belki biraz mizah… Dolayısıyla farklılık, sizi tercih ettirecek olan… Ciddiliğin yanında…
*** *** ***
“SERACILIKTA HAVALANDIRMA”
Taner DİNDAR ( Teknik Bilimler MYO )
Seranın havalandırılmasının gerekliliği ve bunu sağlayan bir mekanizmasının bulunmasına dair sunumdu. Pencerenin otomatik açılımı ve kapanması çizimlerle anlatılmış.
*** *** ***
“ZEYTİN İŞLEME TESİSİNDE BİRİM ALANDA DAHA ÇOK SALAMURA HAZIRLANMASI”
Hakkı ADA ( Gemlik MYO )
Gemlik deyince aklımıza zeytin gelir. Orada bir MYO açılması çok iyi olmuş. Ve eğitiminin bulunduğu alandaki yaşamı kolaylaştıracak, geliştirecek bazda ele alınması başarı demektir. Kutlanmalı.
Öğrenci tüm ayrıntı çizimleriyle konusunu anlattı… Tabii çok teknik bir konu… Farklı alanların anlayacağı şekilde biraz daha özet anlatılmalı…
*** *** ***
ÇAĞRILI KONUŞMACI
Pınar YÜCE ( Avrupa Birliği Gençlik Projeleri Gençlik Kolları Eğitmeni )
Günün son konuşmacısıydı…
Yorgun insanları uyandırmak, dikkati toplamak gerekiyor. O da öyle yaptı ve herkesi hareketlendirdi önce.
Salondakileri ayağa kaldırdı ve koşma eylemi yaptırdı. Bunu yaparken sadece kendine dokunan koşu duruşuyla değil, yanındakiyle de iletişim kurmasını sağlayacak dokunuşlarla çeşitledi koşuyu. Eller yukarıya kaldırılarak son buldu koşu. Bunun üzerine uzun bir konuşma yaptı fotoğraflar ve yazılar eşliğinde…
Avrupa Birliği gençlik projelerine neden katıldığını ve birçok gencin hangi amaçla başlayıp yaşadıkça hangi amaçlara dönüşerek devam ettiğini anlattı.
www.genclik.gov.tr
*** *** ***
“YARATICILIĞIN İMKANSIZLIK HALİ”
Ayşe DEMİRAY ( Teknik Bilimler )
Çok sevimli bir öğrencinin içten ve yürekten çok duyumsayarak sunduğu bir bildiri…
Yaptığı masal kitabı kapağı tasarımı ve resimlediği iki sayfayı anlattı, sevimli tasarımlarını yansıda göstererek.
Heybemde biriktirdiğim anılarım…
Cebimde sakladığım sözcüklerim…
Unutmayacağım bu sözleri…
“Heybemde biriktirdiğim anılarımdan başka bir şeyim yok.”
“BÜYÜKLERE MASALLAR
GEVEZE ÇORAPLAR”
“Soğukta kalmış 2 minik kedi. Tekir ve Minnoş
Annesi çoraplarını yıkamış ve balkona asmış. Ama çoraplar yere düşmüş. Çok üşüyen iki kafadar bu çorapları görüp içine girmişler. “ Öykü burada bitiyor.
“Heybeme baktım, anılarımı buldum. Küçükken sokaklarda çorap satardım, kediler de bana bakardı. Resimlediğim öyküyü işte bu yaşadıklarımdan çıkarttım.
Ben öykü yazmak, geniş kitlelere iletmek için kelimelerimi cebimde biriktiriyorum.”
Sunum yapan her öğrenci beni etkiledi. Ama bu öğrenci bir başka titretti yüreğimi…
Kendi sunumumda bir fotoğraf gösterip, “öykü kurar mısınız” demiştim. Fotoğrafta açık şekilde duran ve bir sayfası yazılı defter, içi dolu kupalar vs. vardı. Karşılığı bu öğrenci vermişti; “30 yıl sonra ben.”
*** *** ***
“CUMHURİYETTE YARATICILIK”
Gökhan ÇELİK ( İznik MYO )
Uçak, araba, telefonun eskisini ve günümüzdeki modellerini gösterdi.
Aynı şekilde silahı oktan atom bombasına getirdi fotoğraflarla.
Gençlerin uyuşturucuya kapılmamasının, kullanmamasının gereğini vurguladı, ilgili resimleri gösterirken.
“Bunları biliyorduk zaten ama unuttuğumuz bir şey olabilir… Vatanı için mücadele eden herkesi, kadınlarımızı unutmamak gerekir.
Atatürk’ün yarattığı Cumhuriyet için üzerimize düşeni yapmalıyız ve biz iliklerimize kadar Atatürkçüyüz…” Dedi
Öğrenci olanları sergileyip yapmamamız ve unutmamamız gerekenleri vurgularken yaratılarını da sergileyebilirdi. Bunlar kendisinin ya da arkadaşlarının olabilir. Bu film, fotoğraf, resim, proje, bilimsel bir çalışma, bir öykü, senaryo denemesi şeklinde gerçekleştirilebilir… Atatürk böylece unutulmamış olur, kalıcı olur… Söylenenlerin yaşama geçmesi gerekir.
*** *** ***
“SEBZE YEMENİN HİKAYESİ”
Şerife GÜNEŞ ( Gemlik MYO )
Öğrenci yansıda gösterdikleriyle çok sevimli ve ders alınacak bir öykü anlattı. Ece’nin öyküsü…
“Ece sürekli abur cubur tüketir. Buna ablası ve annesi üzülür ama bir türlü Ece’ye söz dinletemezler, yaptığının doğru olmadığını defalarca anlatsalar da. Sebze yemediği için bir gün hastalanır. Doktora götürürler Ece’yi. Doktor da aynı tavsiyelerde bulunur.
Ece’nin faydalı sebze meyveleri yemediği için vücudu zayıf düşer. Ve sürekli yatmak zorunda kalır. Dışarıya oynamaya çıkamaz. Ancak pencereden sokakta oynayan arkadaşlarını seyreder.
Bir gece rüyasında sebze ve meyveler görür. Sebzelerle konuşmaya başlar. Sebzeler kendi faydalarını anlatır tek tek. Yeteri kadar yerse faydalı, fazla yerse zararlı olabileceklerini söylerler.
Ece annesinin sesiyle uyanır ve annesinden yemek ister. Annesi çok şaşırır ve hemen ona çok güzel yemekler hazırlar. Artık Ece yemek yemeğe başlamıştır. Çok sağlıklı bir şekilde büyür.”
Sebzeler çok sevimli çizilmiş. Zararlı derken muz canavara dönüşmüş.
Bu sunumdan da etkilendim. Doğrudan yaratıcı tavırlarını sergilemişler. Kutlarım. Salt “rüyaymış” demedik ayrıca bir ders aldık. Oldukça sevimli bir şekilde sunuldu bu ders, sıkıcı değildi. Kalıcı oldu böylece.
*** *** ***
“SUALTI DEĞERLERİNİN AYVALIK TURİZMİNE KAZANDIRILMASI”
Rukiye KOCATÜRK
Ayvalık’a özgü bir çalışma…
Ayvalık sualtı değerlerinin kazanımları üzerine bir eğitim çalışması izledik.
Sualtı değerlerine ilişkin bir kongre düşünüyorlar.
Sualtı değerlerinin turizme kazandırılmasını içeren bir film gösterdiler. Önce Ayvalık’ın turizm değerleri, yemekleri, tarihi yapıları, denizi, yel değirmenlerini gösterdiler. Sıra denizaltına geldi.
Muazzam bir dünya; rengarenk bitkiler, balıklar. Dünyada bir Kızıldeniz’de bir de Ayvalık’ta varmış kırmızı mercan… Turuncu tavşan çok değişik. Murenler farklı bir balık türü…
Tüp kurtlar çok ilginç. Boru gibi bir sapları var ve ondan çıkan incecik dalcıklar tehlike anında tüpün içine giriveriyorlar. Koca bir orman gibiler…
Kaptan Cousto’nun ekibi gelip film çekmişler. Filmde çekilen yer koruma altında. Herkes dalamıyor.
Birçok amfora var. Zeytinyağı taşıyan gemi batıklarıymış.
Atatürk’ün bir sözüyle sunum bitti.
Ayvalık sualtı değerlerinin tanıtılması yanısıra amacımız bu sunu ile: "mevcut mesleklerin etkin hale getirilmesi" ve "bu anlamda sualtı değerlerinin turizm açısından incelenmesine ve bunun meslek edinilmesi veya hobi olarak seçilmesi konusunda öğrenci arkadaşlarımızı özendirmektir. " ( Öğr. Gör. Yasemin GÜNGÖR )
Ülkemizi yeteri kadar tanıtamıyoruz ve tanımıyoruz. Burada eleştiri yaparken özeleştiri de vermeliyiz. Ben şimdiye kadar herkese Kızıldeniz’i örnek verir, “onunla ilgili bir saydam gösterisi duyurusuna rastlarsanız sakın kaçırmayın, izleyin” derdim. Bu sunumdan sonra artık örneğim Ayvalık olacak. Gezi ve fotoğraf çekimi için Ayvalık denizini önereceğim. Tabii beni davet ederek bu kadar zenginleşmeme neden olan Sayın Yrd. Doç. Mehtap SAĞOCAK’a sürekli teşekkür ederek…
*** *** ***
“MÜZİKTE YARATICILIK”
Özlem DOĞAN ( Mustafa Kemalpaşa MYO )
Atatürk’ün sanata ilişkin bir sözüyle başladı sunum. Beste yaptığını anlattı, kendi fotoğraflarını göstererek. Ve Lisede tanık olduğu bir aşk öyküsünü senaryoya çevirdiğini söyledi.
Birbirini çok seven iki genç aşırı kıskançlık nedeniyle ayrılırlar. Ama hep buluştukları yere giderler ve bir gün tesadüfen karşılaşıp hiç düşünmeden sarılırlar. Çünkü birbirlerini seviyorlar.
Klip için yapılan çekim bir çömlekçi atölyesinde başlar. İlk sahnede kız erkeğe tokat atar… Sonraki sahneler, geri dönümlerin yani birlikte çıktıkları, el ele yürüdükleri sahneler…
Genç, bir kapının önünde oturur… Sonra buluşma noktasına gider, kız gelir. Karşılaşma hayret ve ardından sevince bırakır yerini…
Klipin Mustafa Kemalpaşa’daki çömlekçiliğe ve evlerine dikkat çekme alt amacı da var.
Gençlerin bir şeyler yapmasını hep takdir ve teşvik ederim. Öğrencilerin yanındayım. Tabii gördüklerimize eleştirel de bakmanın yanındayım.
Ne olursa olsun ister erkek kıza, isterse kız erkeğe tokat atmamalı, kaba kuvvet kullanmamalı…
Klipteki en vurucu sahne karşılaşma sahnesi. Burada bir bekleme söz konusu, belki anılara dalarak. O zaman bir önceki sahnede gencin bir başka yerde de beklemesi olmamalı. Son sahnenin değerini azaltıyor.
*** *** ***
“BİZİM BİR PROJEMİZ VAR”
Nilay SEVİNÇ ( Sosyal Bilimler MYO )
Bir grup kuruyorlar. Ve proje üretiyorlar.
Proje ortakları; Macar gençleri.
Amaç; Macarlara Türk kültürünü tanıtmak.
Neler yapmışlar? Dans etmeyi öğrenmişler. Yorucu ama zevkli olmuş. Modern dans gösterisiyle projelerinin doğuşunu anlatmışlar.
Macar arkadaşlarına Türk kültürünü yansıtan hediyeler vermişler.
Kına gecesi yapmışlar.
Projelerine bir logo – özgün yazı gerekmiş. Grupça amblem, logo - özgün yazı araştırmasına girişmişler. Eskizleri gösterdiler. Araştırma yaptıkları, birden fazla fikir ürettikleri için onları kutluyorum.
Dostluk fidanı dikmişler. Ve işleri bitince fidanın araksında poz vermişler.
Bir başka aktiviteleri; duvarlara projelerini simgeleyen resimler çizmişler.
Yağlı güreş yapmışlar.
Macar arkadaşlarla birlikte Macaristan’da ortak tarihi değerlerin bulunduğu alanları ziyaret etmişler.
Sunum bitince öğrenci, grubunu sahneye davet etti. Bu projeye başlama amaçlarını anlatıp sorulara yanıt verdiler.
*** *** ***
Sn. Prof. Dr. Hasan ERTÜRK’ün hazırladığı sunum yansıda yerini almıştı. İlk dikkatimi çeken derslerimde sıklıkla kullandığım, “ben olsaydım ne yapardım?” sorusu oldu.
Özetle sunumu:
“Amaçları Olan Genç Olmak
İnsanların yaratıcı olması için amaçlarının olması lazım.
Genç Nedir?
Atatürk, ‘benim anladığım genç bu devrimin fikirlerini ve ideolojisini benimseyip gelecek kuşaklara götürecek kimselerdir. Benim nazarımda 20 yaşında bir yobaz ihtiyardır. 70 yaşında bir idealist gençtir.’
Ben olsam ne yapardım?
• Amaçları not alırdım.
• Sonuç önemlidir ama sonuca giden yol daha önemlidir.
- Gidilecek limanı bulmak gerekir. ( Hedef )
• Yabancı dil, bilgisayar bilmek gerekir.
• Gazete, kitap, dergi ve Atatürk’ün SÖYLEV’İNİ okumak lazım.
• Sosyal faaliyetlere katılmalı…
Ve BEBİK ( benim elimden bu iş kurtulmaz )
Tehlikeli olan, sorumsuz kalmayı sürdürmektir.
‘Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.’
Başarı onu isteyenler için her zaman vardır.
Toplumsal sorululuk önemlidir. Kişisel mutluluk, toplumsal mutlulukla olur.
• Mesleki sorumluluklarımız;
- En az bir konuda her şeyi bil.
- Sorumluluklarını bil
- Yararlı ol
‘Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim, şu anda yaptığım işlerin hiçbirini başaramazdım.’ M.K. ATATÜRK”
***
Sn. Öğr. Gör. Gökhan AYTEKİN, yaptıkları öğrenci anketini paylaştı.
Özetle çarpıcı birkaç başlığı sunacağım.
Anket 3.130 öğrenciye uygulanmış.
• Cinsellikle ilgili bilgiler, en çok arkadaşlardan en az okul ve aileden öğreniliyor.
• Sigara içenler azınlıkta görülüyor.
• Psikolojik danışma hizmeti alanlar az.
• Uyuşturucuyu çok az da olsa deneyen var.
• Alkol kullanımı var. Fazla değil
• Aile durumu: %90 anne baba birlikte yaşıyor. %5 anne baba ayrı
• Ailenin eğitim düzeyi: özellikle annenin eğitim düzeyi düşük ve ev hanımı olanlar çoğunlukta. Baba eğitimi, anneye göre biraz daha yüksek. Ortaokul çoğunlukta. Meslek olarak, işçiler fazla. Bir de serbest meslekte olanlar ve emekliler var.
• Kardeş sayısı ortalaması; 2
• Aile geliri genelde az. Fakirlik sınırı içinde…
• Sinemaya az gidiliyor
• Tiyatroya daha az gidiliyor. Hiç gitmeyenler var.
• Kitap – dergi okuma az
• Gazete okunması biraz daha iyi
• TV program türü; en çok diziler izleniyor. Sanat programı izleyen az.
• Tatili çoğu çalışarak geçiriyor. Evde oturan var. Çok azı denize giderek tatil yapıyor.
• Ülkenin problemi; öncelikle terör, eğitimsizlik ve cehalet
• Ülke gençliğinin problemi;
- Eğitimsizlik ve cehalet,
- Gelecek sorunu,
- Büyüklerin anlayışsızlığı
- Eğitim zorluğu
• MYO kazanması;
- % 85 bilerek ve isteyerek
- Alanı, % 83 seviyor
- MYO sayesinde iyi bir meslek sahibi olmak inancı, % 70 civarı
• % 84 programdaki derslerde aktif olmak…
Ve eğitime dair ayrıntı yüzdeleri var.
• Arkadaşlıkla ilgili sorular;
- Özellikle karşı cinsten arkadaş seçiminde çekingenler
• Sosyal ve kültürel faaliyetler çok yüksek değil
• “Güven” konusundaki araştırmada yüzde çok yüksek değil.
*** *** ***
İstanbul Anadolu BİL Meslek Yüksek okulunun tanıtımı yapıldı, film göstererek…
*** *** ***
Sn. Öğr. Gör. Ertan GÜNEŞ’in kongreyi değerlendirme konuşması yaptı, teşekkürlerle birlikte. Sn. GÜNEŞ çok koşturdu ama hiç problemsiz bir kongreye imza atmış oldular.
Sn. Prof. Dr. Fahamet AKIN ve öğrenci temsilcileri sahneye çıktılar. Sn AKIN, “MEYOK’u – MYO Koordinasyonunu ilk defa Uludağ Üniversitesi yaptı. Yine ilk öğrenci kongresini yapan biziz. Bu yıl ilk defa diğer MYO’lar da davet edildi. İsteğimiz bu kongreyi Türkiye’deki, tüm MYO larla yapmak ve zaman içinde uluslararası bağlamda gerçekleştirmek. Ayrıca hep burada değil, örneğin deniz mevsiminde Ayvalık’ta olabilir. “ dedi ve katkı veren herkese teşekkür etti.
Konuşma, değerlendirme yapma sırası öğrenci temsilcilerine geldi. İlk konuşmayı Kemal ATAN yaptı. Söze teşekkürle başladı. Ve bana dönerek “burada beni çok etkileyen Tülay ÇELLEK hocamızın sunumunu hiç unutmayacağım, hayatımda dinlediğim en güzel sunumdu kendisine çok teşekkür ederim” dedi.
Son sözü alan öğrenci temsilcisi güzel kızımız Bozüyük Meslek Yüksekokulundan Zeliha Çakır sözlerine teşekkürle başladı. “Kongrenin içeriği beni çok zenginleştirdi özellikle Tülay ÇELLEK hocanın neşeli ve farklı sunumundan çok şey kazandım.” Dedi.
Bir insan olarak, bir eğitimci olarak bu sözleri öğrencilerin ağzından duymak kadar duygulandırıcı, muazzam bir şey olamaz… Kanat takarak yükselmek diye buna denir.
Bildiri sunan tüm öğrenciler sahneye davet edildi. Öğrencilere sertifika verildi. Tabii bize de… Anı fotoğrafı çekildi…
Kongrenin afişini tasarlayan öğrenci Zübeyde ASMA’ya neden kuş resmi kullandığı soruldu. Verdiği yanıt harika; “benim için yaratıcılık demek, özgürlük demektir. Özgürlüğü de kuş temsil eder. O nedenle kuşu kullandım.”
Ben de son söz olarak öncelikle değerli öğrencilerimize bize bu kadar güzel katkı verdikleri, yüreğimize yeni heyecanlar koydukları, kendilerini çok güzel ifade ettikleri ve dayanışma içine girdikleri için çok teşekkür ediyorum…
Bu kadar zenginleşmeme neden olan başta beni kongreye davet eden Sn. Yrd. Doç. Dr. Mehtap SAĞOÇAK olmak üzere kongreye emeği geçen ve paylaşan herkese yürek dolusu teşekkürler…
10 – 12 – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
Not: Bildirilerin tamamı üniversitenin sitesinde yayınlanıyor. Her öğrencinin danışman öğretim elemanı var.
http://www.uludag.edu.tr/
Ben zaman zaman yorumlarımı da katarak kongrede sunulanların özetini yaptım.
Umarım kitap yapılır ve daha sonraki kongreler kayıt edilir…
|