Telefondaki çok hoş sesi tanıyamadım. Bursa Uludağ Üniversitesi MYO için “yaratıcılık” konulu konferans vermeye davet ediyordu. “Beni nereden buldunuz, sesinizi anımsayamadım” dediğimde “internetteki yaratıcılık yazılarınızdan” diye yanıt verdi görmediğim ama rengini beğendiğim ses.
Hayatımda ilk defa derslerimin dışında böyle bir şey yapacaktım. İçimden var gücümle reddetmek geldi hemen. Ama bunu kendime yediremedim. Çok büyük bir huzursuzlukla kabul ettim, Sn. Mehtap SAĞOCAK’ın önerisini.
Her şey ilkti; seminer ilkti. Tanımadığım birine güvenip yola çıkmak ilkti. Tanımadığım bir yere yalnız giderek kalmak ilkti. Her şeyin bir ilki vardı tabii. Arkası geldi seminerlerimin. İlk deneyim orada oldu. Derslerimdeki yöntemi seminerlerime aktardım konferans vermek yerine, izleyiciyi katmayı yeğledim. Hem kendim kazanıyorum hem katılımcılar.
Yine bir ilk sayılır. Bu sefer kongreye davet ediyordu aynı nazik ses. Yine Sn. Mehtap SAĞOCAK… İçinde farklı bir şeyler var belli. Araştırmadan ve katmadan duramıyor. Ben de bunu kongredeki sunumuma taşıdım.
Sözlerime teşekkürle başladım; önce öğrencilere ve sonra kongreye katkı veren, emeği geçen herkese. Özel teşekkürümü sona sakladım, kongre konusuyla ilişkilendirmek için.
“Yaratıcı olmak için hayalgücü ve merak lazım. Ama bir o kadar da araştırmacı kişilik ve araştırmacı kişilikleri yaşamınıza katmak gerekli. O zaman sıçramalar yaptığınızı göreceksiniz. O nedenle Sn. Mehtap SAĞOCAK gibi insanları, hocaları hayatınıza katmak ve bırakmamak gerekir. Mehtap Hanım gibiler size her zaman artı değerdir.” Çok heyecanlanarak söylediğim sözler alkışla noktalandı.
Sn. Yrd. Doç Dr. Mehtap SAĞOCAK kongreye davet ettiğinden beri bildiri üzerinde çalışmaya başladım. Önce 30 sayfa hazırladım, kendi yazılarımdan yararlanarak. Sonra 9 sayfaya indirdim.
Öğrenci kongresi olması nedeniyle, bir öğrencimin yaratıcılığa ilişkin olan 1. vizesini yazımın en başına koydum. Aslında o kısa yazı, yaratıcılığa dair her şeyi öğrenci gözünden anlatıyor. Diğerlerini belki kitap yaparlarsa basılır diye tekrar tekrar okuyarak, kontrol ederek hazırladım.
Sn. SAĞOCAK, “kongrenin hangi zaman diliminde yer almak isterdiniz,” diye sorduğunda, “cumartesi öğleden sonra olsun, sabah öğrenci konuşmalarından da bir şeyler öğrenir, sunumumda değerlendiririm,” demiştim.
Nitekim sınavı kaldırmak isteyen öğrencinin sunumunu değerlendirdim, kendi sunumuma kattım ve alkışı aldım.
Sunumum:
Sınavları kaldırmak isteyen öğrenciyi var gücümle alkışladım. O arkadaşımıza katılıyorum. Sınavı sevmiyorum. Bu nedenle ilk sınavı atölyede yapmıyorum. Öğrenci en rahat hissettiği yerde kendini anlatmalı, ifade etmeli.
Bu kongre için uzun hazırlıklar yaptım. Sonunda kendime, bu bir öğrenci kongresi o halde ben de neden öğrencimin gözünden yaratıcılığa bakmayayım, diye sordum ve rahatladım.
Öğrencimin yazısını – vizesini çok duygulanarak, her sözcüğün anlamını içleyerek okudum. Sanki ağzım değil, yüreğim konuşuyordu. Adeta yazıdaki şekiller yaşamaya başlamıştı beynimde. Sahnedeki heyecanım bunu yapmayı sağlamıştı anlaşılan. Seçim de doğruydu. Sunumumda yaşadıklarımdan bunu çıkarttım.
Yazıyı okuduktan sonra, ‘benim daha konuşmama gerek kalmadı. Öğrenci her şeyi o kadar güzel anlatmış ki… Sevgili öğrenciler başrol istiyor, merkez olmak istiyor. Kendisi eleştirilirken alay edilmek, aşağılanmak istemiyor.’ Dedim ve inanılmaz bir alkış fırtınası koptu salondan. Çünkü hislerine tercüman olmuştum.
Bu kısa konuşmadan sonra seminerlerimde kullandığım saydamlara geçtim. “İsterseniz bundan sonra yaratıcılığı anlatmayayım hep birlikte yaşayalım daha kalıcı ve eğlenceli olsun. Tabii her saydam üzerinden konuşamayacağız çünkü vakit yok. Onları görmekte önemli. Çünkü yaratıcılıkta görsel algı gereklidir. Biliyorsunuz EİNSTEİN görsel düşünüyordu.” Burada tüm salon hak verdi.
İçimden plan yapmıştım. Bu, hangi saydamlar üzerinden neden konuşturacağıma dair bir plandı. Görseller üzerinden konuşma, doğrudan kongre ile ilişkilendirmek amacı taşıyordu.
Madem görsel algıdan bahsetmiştim. İlk sorum olan “görmek” ile birleştirmeliydim. Saydamlara geçtik ve sordum; “ne ile görürüz, nasıl görürüz,” diye… İstediğim yanıtları hemen almaya başladım.
Bunun üzerine “bakınız biriniz ‘gözle’ deyip, hepiniz susmadınız. Gözün dışında görmeye ilişkin her şey söylendi. Demek ki ben size iftira atmamışım” dedim ve yine müthiş bir alkış koptu. Çünkü konuşmamın başında ‘sizleri tanımıyorum ama hepinizi zeki ve yaratıcı buluyorum,’ demiştim. Verdikleri yanıtlar yaratıcı ve birbirlerinden farklı olduklarını gösteriyordu. Burada farklılığın zenginlik olduğunu vurgulamak istiyorum ve bunu yaşatarak gerçekleştiriyorum. Ayrıca “yanıt tek değildir” mesajını veriyorum alttan alta…
Bir amacım da, duruşlarını farklı yere taşımak, kendilerine farklı yerden baktırmak. Bunu kişiliklerini çizgi olarak görmelerini ve oradan tanım yapmalarını isteyerek gerçekleştiriyorum. İnanılmaz betimlemeler yapıyorlar. Tabii işin içine felsefeyi katmak istediğimden çizgiye ilişkin bir sorum daha var fakat zaman darlığı nedeniyle soramadım.
Yaratıcılıkta soyut ve ıraksak düşünmenin önemini vurgulamak için kullandığım fotoğraf, saçları tel tel – çizgi çizgi yüzüne dökülmüş bir güzel öğrencinin. Onun üzerinden farklı ilişkilendirmeler yapmalarını rica ediyorum ama somut ve yakınsak düşünmemek koşuluyla.
Öykü kurdurmayı çok seviyorum. İçinde insan bulunmayan bir mekan fotoğrafım var. Başladılar ve çok iyi gitti. Ama tabii onu da kısa kestim. Bu seminer değildi. Herkesin sunum yaptığı çoklu bir kongreydi. Ama görseller çok zenginlik sağladı. Çünkü bittiği halde orada kaldığım sürece kongre sonrası konuştuk durduk, öyküler kurduk, fikirler ürettik, öğrenci ve öğretim elemanı arkadaşlarla…
Farklı sanatçıların yaptığı portreler var. Orada konu aynı ama herkes portreyi farklı tarzda yapmış diyerek çok önemsediğim farklılığın altını çiziyorum. Gerçekten farklılık zenginliktir ve üzerinde durulması gereken en önemli konudur.
Man RAY, kadın vücudunu cello gibi düşünürmüş, ikisini birleştirmiş. Ara GÜLER’in kafesinde kadın tuvaleti yazmıyor bu fotoğraf var. Birbiriyle ilişkili olmayanları birleştirerek yaratmak mesajını veriyorum, bu fotoğraftan çıkışla ve diğer görsellerimin de yardımıyla.
“Bana itiraz eden, fikrini söyleyen öğrenci yaratıcıdır. Derhal onu dikkate alır değerlendiririm.” Dedim ve alkışlandım...
Bir fotoğrafta değişiklik yapmalarını, kendileştirmelerini istiyorum. 5 yıl itiraz eden olmadı. Sorum, “bu fotoğrafa ne katarsınız?” Bir öğrencim ben çıkartsam olur mu? Dedi. Hiç beklemediğim için önce duraksadım ve hemen kendimi toparlayıp ‘olur’ dedim.
Okuma alışkanlığımız ne yazık ki az diye ilk vize için fırsat sayıp yaratıcılığa dair yazı okumalarını istiyorum. Yine 5-6 yıl sonra bir öğrencim, “illa bilimsel yazı okumak gerekli mi, benim okuduğum bu roman, şu şiir yaratıcılığı anlatıyor bana bunu kabul eder misiniz,” dediğinde kabul ettim.
Özetle, zaman zaman koşturarak son saydama geldik. Yaratıcılığa ilişkin 5 sorumu arka arkaya sorarak yanıtlarını da bu kongre bittikten sonra kapıdan çıkıp kendilerine vermelerini diledim ve katkı verdikleri için teşekkür ettim. Alkışlar…
İstanbul’dan kongreye başlamayı ve sürdürmeyi başka düşlemiştim. Kongre başlayıp sunumları dinleyince notlar aldım, başka bir yere gelerek. Sahneye çıkınca daha da başkalaştı her şey. Gerçi en altındaki aynıydı, çatıyı iskeleti değiştirmedim ama biçim değişiklikleri oldu ister istemez.
Kongre salonunda konuşmamın girişine dair aldığım bir not: Öğrenci merkezli – odaklı bir yöntemle dersimi gerçekleştiriyorum. Bunun için öğrencilerin okul dışı yaşantılarını derse getirmelerini sağlıyorum. Yaşam ile ders arasında, öğrencinin anlatımı sırasında yakaladığım sözcüklerle köprü kuruyorum…
Bu kongrenin öğrencilerin yaşamında önemli bir köprü olduğu inancındayım. Kuranlara ve üzerinde yürüyenlere teşekkürler…
***
Konuşmam bittikten sonra yanıma gelip kucaklayan öğrenciler oldu. Ve akademisyen arkadaşlar kendi okullarına da gelip seminer vermemi önerdiler. Memnuniyetle kabul ettim.
Ayrıca bazı öğrenciler okullarına gidince hocalarına söyleyeceklerini orada da seminer vermemi önereceklerini söylediler…
Şu an;
• UÜ İznik MYO
• UÜ Mustafa Kemalpaşa MYO
• İnegöl MYO
• Balıkesir Üniversitesi Ayvalık MYO
Ve Anadolu BİL
Seminer önerisinde bulundular. Kabul ettim.
Yeni köprüler kurmaya hep birlikte…
Ve öğrenciler kongre bitimi, “kitabınız var mı, alalım.” Dediler.
11 – 12 – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|