Yine heyecan tüm benliğimi sardı… Aslında yeni heyecanları seviyorum, yeni yerleri görmeyi, yeni insanlarla karşılamayı da… Ama yine de kendimle mücadele etmem gerekiyor, riske atılmak için…
Sayın Ferhat ŞENATALAR uzun süredir bahsediyordu, “bir organize Karadeniz’e yapalım,” diye. Ve ekliyordu “Güneydoğu’dan çok farklı, mutlaka görmelisin.”
Karadenizliyim. Yatılı okulun en iyi tarafı gezi düzenlemeleriydi. Hemen hepsine katılmıştım, ailemin izniyle. Karadeniz’de de Giresun’a kadar gitmiştik çok yıllar önce.
Bu konuda aynı babam gibiyim. Nitekim 17 30 da kalkacak uçak için 14 30 da havaalanında oldum. Neyse ki yanımda kitap ve not alacak kağıtlarım var.
Bu düzenleme için uzun süre yazıştığım Şermin Hanımla, Müdür Bey karşılamaya gelmişlerdi. Uçak Trabzon’a kadardı. Kalacağım yer Görele, seminer vereceğim yer Çanakçı.
Şermin Hanım evlerine çok yakın olan bir lojman ayarlamış, eksiklerini kendi gidererek. Çok değerli annesi de yemekleri hazırlamış. Önce yedek eşya dolu kocaman valizimi lojmana bıraktık ve Müdür Bey ayrıldı. Biz Şermin Hanımlara geçip yemek yedik ve kahve içtik.
Kendisiyle daha önce Midyat’taki Kız Meslek Lisesinde tanışmıştık. Arkamdan Karadeniz’e tayin istemiş Samsun’da çalışan, Üniversite de öğretim elamanı olan ağabeyine yakın olmak için. Tabii alanı belirleyici olduğu için Çanakçı’ya verilmiş. Epey sohbet ettik, ortak tanıdıklar olduğu için. Midyat’tan ayrılanlar olmuş, ortak tanıdıklardan. Edip Beyin esprilerini anmadan geçemedik ve bol bol güldük. Sevgili annesi de bize eşlik etti. Güzelim yemekleri ve harika kahvaltıları için teşekkür ederim.
Ertesi günü kararlaştırılan saatte Müdür Bey gelip bizi aldı. Konuşkan, heyecanlı, iyi bir idareci, toplumun nabzını çok iyi tutuyor gördüğüm kadarıyla. Anlattıkları da epey işime yaradı, hemen seminerime aktardım. Zaten atölyede de bunu yapıyorum; öğrencilerimin anlattıklarını kendilerine özgü sözcüklerini yakalayıp dersle ilişkilendiriyorum.
İlk grup kız erkek karışıktı. Zaman zaman uç noktalara geldiler. Katılımcı olan bir erkek öğrencinin tiyatroda oynadığını öğrendim. Bu arada Şermin Hanım benden “Rumuz Goncagül”ün teksini rica etti. “Daha önce Midyat’ta oynadığımız daha doğrusu oranın yapısına uyarladığımız tiyatro konusu buraya gitmez. Araştırdım ‘Rumuz Goncagül’ün uygun olduğunu gördüm ama metni bulamadım,” dedi. Şimdi Tiyatrodan arkadaşları arayıp yardım rica edeceğim bu lise için. Kız öğrencilerden şiir yazanlar ortaya çıktı.
İkinci grup oldukça hareketliydi. Nitekim seminer üç saate ulaştı. Bir hayli yoruldum ama değdi. Şurası gerçek ki öğrenciye kendilerini ifade etme olanağı tanırsanız en kısa sürede çekingenliklerini yenip çok güzel konuşmaya başlıyorlar. Tabii takdir etmeniz gerekiyor ki kendilerine güvensinler.
İkinci grup için verilen seminer esnasında Karadeniz TV den bir ekip geldi. Kuşdili festivali için çekim yapmak amaçıyla oradalarmış ve bu nedenle okula uğrayınca Müdür Bey de seminere getirdi. Tabii başta ben olmak üzere tüm çocuklar heyecanlandı. Onlar gidince öğrenciler de rahatladı, ben de.
Şermin Hanım aralarda ve seminerin sonunda bazı paylaşımlarda bulundu. Derslerde konuşmayan bazı çocukları hayretle izlediğini söyledi. Burada o kadar güzel konuşuyorlardı ki, çünkü. Bu deneyim benim başıma ilk defa gelmiyor. Diğer seminerlerimde de bu tür olaylara çok şahit oldum.
Bu arada sık sık da Ferhat Bey hocamızla telefonlaştık. Telefonda Ferhat Bey çocuklara film göstermelerini önerdi. Nitekim seminerde ben de afiş tasarımı yaptırırken, film afişleri gösterirken “film izliyor musunuz,” diye sormuş okulda böyle bir etkinlik yapılmadığını öğrenmiştim. Halbuki bizim yatılı okulda en büyük eğlencemizdi film ve tiyatro izlemek. Sayın Genco Erkal’ın “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni o zaman izlemiştim. Ve tabii geziler çok önemliydi bayram çocukları gibi mutlu olurduk. Nitekim Ferhat Bey gezi de önerdi. Sayın Ferhat ŞENATALAR gibi bir değer bu ülke, bu dünya için çok önemli. Ufuk açıyor…
Seminer bitince Kaymakam Beyi ziyarete gitmiştik. Milli Eğitim Müdürü de oradaydı. Kuşdili festivaline davet edince, “seminerde festivalin afişini çocuklara tasarlattım ve afiş neden çocuklara yaptırılmasın ki” dedim. Bunun üzerine Kaymakam Bey de, “o halde çocuklar bu seneki festivalin afişini yapsınlar,” dedi. Ferhat Bey de bu konuda yarışma düzenlesinler diye önerdi telefonda… Böylece çok güzel bir olay herkesin katkısıyla gerçekleşecek. Çorbada herkesin tuzu bulunacak, ne güzel. Eğer Müdür Bey bana sadece oraya özgü uluslararası Kuşdili festivalinden bahsetmeseydi ben seminere taşıyamayacaktım. Kaymakam bey davet etmeseydi konu orada koşulamayacak ve geliştiremeyecektik. Ferhat Bey telefonla bile yetişmeseydi “yarışma düşünmeyecektik” Şermin Hanım tüm organizeyi üstlenmeseydi bunların hiçbiri olmayacaktı. Lisenin müdürü böyle şeylere açık olmasaydı hiçbir şey yapılmayacaktı. Görüldüğü gibi ekip çalışması ve uyum çok önemli.
Zaten orada ilk defa böyle bir etkinlik yapılmış. Açılışı yapmak onurdur benim için. İstanbul Güzel Sanatlar Lisesi ile YTÜ Sanat ve Tasarım Fakültesi kuruluşunda da epey emeğim geçmiştir. Eğitim benim için her şeyin üstündedir. Benden başkalarını da buraya gelmeleri için organize etmemi rica ettiler. Severek kabul ettim. Tabii en önemlisi kızlarımızın okuması için pansiyonun büyütülmesi, ek bina yapılaması. Çok üzülerek 30 a yakın kız öğrenciyi kabul edememişler. O kadar üzüldüm ki. Çünkü ben bu günlere gelebildiysem yatılı okullar olduğu içindir. Yoksa büyük bir olasılıkla okuyamayacaktım. Müdür Bey, yüz milyara yakın paraya gereksinmeleri olduğunu söyledi. Umarım bu yazı katkısı olabilecek değerli insanlara ulaşır. Binaya tuğlalar konurken artan para da beyinlere katkı için kitap alınmasına neden olur. Beynin kültürle, bilgi ile donanması için kitap, okumak şart…
Sabah kahvaltısını çok severim. Mükemmel sabah kahvaltıları, Şermin Hanımın annesinin şöleniyle gerçekleştirildi. Ne kadar teşekkür etsem azdır. Öğlen hava güzel olsaydı çok iyi balık yapan bir hanım varmış, Ferhat Bey de çok önermişti ama feci yağmur nedeniyle gidemedik fakat Müdür Bey bir jest yapıp öğlende balık yedirdi ve çok sevdiğim meyve de vardı. Akşam “köfte mi, pide mi.” diye sordu Müdür Bey, “ben buradaki programa uyarım, sizin öneriniz nedir,” dedim ama içimden de pide geçirmiştim. Müdür Bey de aynısını söyleyince Şermin Hanımla beraber Espiye’deki pideciye gidip Karadeniz pidesi ziyafetine katıldık. Müdür Bey özellikle çocuklarla birlikte yemek yediğini söyledi.
Burada fazla tarihi eser yokmuş. Zaten hava hep yağmurluydu. Zaman da sınırlı olunca gezemedik. Fakat yol boyunca yeşilin her tonuyla bayram etti gözlerimiz.
Dönüş geldi çattı. Yine Müdür Bey arabasıyla hava alanına kadar bıraktı, Şermin Hanımla birlikte.
Bulutların üzerinden uçmak kadar güzel bir şey yok. O nedenle mutlaka cam kenarı rica ediyorum.
Bulutlar pamuk olmuş
Pamuklar da bulut
Yoksa kar mı, her taraf
Güneşin vurup parıldadığı,
Göz aldığı
Altta koşulacak, yuvarlanacak
Uçsuz bucaksız bir alan
Yukarıda masmavi bir meydan
Uzaklarda geçiş bulutları
Ressamlarını bekliyor
Çizilmek için
Dokunulamayacak kadar uzak
Hissedilecek kadar yakın, çekici
Güneş gözlüğümü takınca beyazların yer yer gri, bazen mavi gri olduğunu gördüm. Dümdüzlük ve doku iç içe.
Pamuk şekeri bulutlar pembeyi değil, beyazı tercih etmişler.
Mavi rengin üzerine konuvermiş
Küçük, minik bulutçuk parçaları…
Muazzam bir görsel şölen, uçağa binmeyi bu yüzden seviyorum.
Pilot Beyin sesi yükseldi mikrofondan, denizden 9410 m yükseklikteymişiz. Muazzam bir yükseklik… Bir hayal dünyasında kanat takıp uçuracak kadar…
Keşke kanatlanıp uçabilseydim, çocukluğumun rüyalarındaki uçuşlarım gibi. Yeryüzünde beni üzdüklerinde gökyüzüne yükseliyor, uçuyordum. Ve hiç kimse yakalayamıyor, kötülük yapamıyordu.
Bulutların arasında vapurlar yüzüyorlar. Öylesine ilginç bir görüntü ki…
İstanbul’a saat 12 00 de indik. Valizi Sarıyer’e bıraktım. Ve kitap-sanat fuarına gitmek için geri döndüm. Beylikdüzü o kadar uzak ki gitmek ayrı bir işkence, dönmek daha bir işkence. Nitekim tam bir saat araba bekledik akşam soğuğunda. SAYED - Sanat Eleştirmenleri ve Yazarları Derneğinin karma sergisine katılmıştım. O nedenle gittim. Bir de ertesi günü Edirne’den gelen bir arkadaş kitap arıyormuş onunla görüşebilmek için tekrar gittim. Tabii kitap ve CD aldım. Ayrıca o kadar çok öğrencime rastladım ki. Bu benim için çok büyük bir onur oluyor. Öğrencilerimle övünürüm hep. Kitapların arasında dolaşırken Çanakçı pansiyonu büyürken, kitaplığı da büyümeli diye düşündüm… Sanat fuarında dolaşırken ise öğrencilerin tasarlayacakları afişleri düşledim. Neden onlar için de bir sergi açmayalım ve o sergiyi Çanakçı sınırlarından dışarıya çıkarmayalım, öğrencilere inanılmaz bir moral olur,” diye düşündüm. Hayal etmeyi severim ve sonra kolları sıvayıp hayalleri gerçek etmeyi de…
Yemekte Ferhat ŞENATALAR Beyle birlikteydik. Eşi tanımış karikatüristlerimizden Kamil Masaracı olan arkadaşımız bize eşlik etti. Ferhat Bey hemen, “Karikatür gezici sergisi düzenleyebilir miyiz, Çanakçı’ya” diye sordu. Ben de karikatürist arkadaşları arayacağımı söyledim…
Bir seminer yenilerine gebe olarak noktalandı, mutlu bir şekilde… Öğrenciler kadar bana da moral oldu. Katkısı geçen herkese teşekkürler…
29 – Ekim – 2007 / İSTANBUL
Tülay ÇELLEK
Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi
http://www.tulaycellek.com
tcellek@yildiz.edu.tr
|