Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
Rıfat ILGAZ ile unutamadığım birkaç harika anım var, paylaşmak istediğim…
Öğretmen okulundayım. Yatılıyım. Sınıfın en uzunu ve en zayıfıyım…
Rıfat ILGAZ’ın “Hababam Sınıfı” başatımız…
Bana arkadaşlarım, öğretmenlerim de dahil soyadımla seslenirlerdi. Hatta çok nadir adımı söylediklerinde bakmadığımı anımsıyorum… Ama romandan esinlenerek arkadaşlarımın taktıkları bir ismim daha vardı ki asla unutmuyorum. Şu an diğer arkadaşlara taktığımız isimleri anımsamıyorum. Bana “kalem” adını layık görmüşlerdi ve bu isim tamamen Hababam Sınıfı’nın eseriydi. Üstelik çok yaramaz bir sınıf olduğumuz için adımıza da “Hababam Sınıfı” diyorduk. Sınıfa bir türlü başkan dayanmıyordu… Yine anımsadığım kadarıyla en uzun başkanlık yapan bendim… Bir anımsadığım da öğretmen masasını bateri niyetine kullanmamdı, durmadan…
İkinci unutamadığım anım, TÜYAP Kitap Fuarında yaşadıklarımdı. O zamanlar tepebaşında açılıyordu fuar. Dersim biter bitmez ve hafta sonları soluğu fuarda alırdım… Bir gün tekerlekli sandalyede herkese izin verilmeyen bölümden girdiler, kitapların sarayına. Oğlu Aydın Bey sandalyesinin arkasında… Aklımda kalan, görür görmez heyecanlanıp, “merhaba” deyivermem. Ve şahit olduğum, yüzündeki içtenlik… Gülümseme… İncelik… Bir de soyadımın anlamını sormuştum. “Çel takısından geliyordur, çelmekten türetilmiş olabilir.” Demişti.
En çok hediye ettiğimiz, en çok okuduğumuz kitapları ve şiirleri yaşantımızda serili her zaman… Ve en çok izlediğimiz, hiç bıkmadığımız Hababam Sınıfı ve devamları olan filmleri… Kahkahalarımız…
Onu dinlediğimi de anımsıyorum. Hababam Sınıfı’nın nasıl çıktığını anlatmıştı… Anlatılan anılardan yola çıktığını söylemişti… Ve tabii yaşadıklarından esinlendiğini… Hepimiz öğrenci olduk. Ama belli ki Rıfat ILGAZ bir başka öğrenci olmuş her zaman…
İstanbul’a geldiğim yılları unutulmaz yapan bu görkemli yazarımızın kitapları kadar festivallerle hayat bulması, bizi onun esintilerinin tadıyla yaşamaya itiyor her zaman. Tabii büyük bir mutlulukla, güler yüzle…
Bir şeyleri anlatmak, ağlatarak…
Bir şeyleri sorgulamak, güldürerek…
Bir şeyleri duyumsatmak, düşündürerek…
Ve toplumun gerçeğini dillendirmek şiirlerinde, romanlarında… Zaten anıları gerçekliğin ta kendisi… Tüm bunları içinde taşıyan bir gurur duyulası yazarımız…
Cide, adını dünyaya Rıfat ILGAZ ile duyurdu. Gözünü açtığı topraklara anı ekti, roman, şiir biçti… Sevgiyi yoğurdu Cide topraklarında… Cide halkı ilhamı oldu… Başrollerine taşıdı orada yaşayanları birçok yazısında, romanında.
Şiirleri bereketli dünyasının toprakları arasından fışkırdı ortaokul yıllarında… Ve hiç susmadı, dur durak bilmedi… Şiirleri o zamandan beri birçok yerde yayınlandı.
Şimdi Cideliler de Rıfat ILGAZ festivaliyle vefa borcunu ödüyorlar, ne güzel…
Ve Rıfat ILGAZ ile ortak bir yön daha; Kastamonu Öğretmen okulunda yatılı okudu… İlkokul öğretmenliği yaptı. ( Ben Samsun İlköğretmen Okulunda yatılı okudum )
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirdi ve çeşitli okullarda Türkçe öğretmenliği yaptı.
Dergiler çıkarttı, yönetti, sorumlu müdürlüğünü yaptı, yazdı, sekretaryasını üstlendi. Mizah dergileri onunla da şenlendi. Marko Paşa - Malum Paşa- Merhum Paşa - Hür Marko Paşa gibi durmadan kapatıldığı için isim değiştirerek yeniden çıkarttıkları dergide Sabahattin ALİ, Aziz NESİN ve Mim UYKUSUZ ile birlikte çalıştı… Tabii yaşamında başka birçok dergi var, emeğinin geçtiği…
Gazete çıkardı, gazetecilik yaptı, çeşitli gazetelerde zaman zaman başka isimlerle yazdı.
Yazdıkları nedeniyle hapishanelere girdi… Ama nereye giderse gitsin, Ona ne yaşatılırsa yaşatılsın hep yazılarına ilham oldu, birikim oldu, konu oldu yaşadıkları... Sonuçta yaşadığı her şeyi yaratmaya, yazmaya, sanata dönüştürdü… Yazıları çağdaşlığın, insanlığın göstergesi oldu.
YAPITLARI…
MİZAH
Hababam Sınıfı
Hababam Sınıfı (50. Yıl Özel Baskı)
Hababam Sınıfı Baskında
Hababam Sınıfı İcraatın İçinde
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
Hababam Sınıfı Uyanıyor
Hoca Nasrettin ve Çömezleri
Nerde O Eski Usturalar
Pijamalılar
Radarın Anahtarı
Rüşvetin Alamancası
Sosyal Kadınlar Partisi
Şeker Kutusu
Apartıman Çocukları
Geçmişe Mazi
Çalış Osman Çiftlik Senin
Don Kişot İstanbul'da
Garibin Horozu
Dördüncü Bölük
Cart Curt
Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
Nerde Kalmıştık
Yokuş Yukarı
Cide Kıyılarında
ROMAN…
Yıldız Karayel
Karadeniz'in Kıyıcığında
Karartma Geceleri
Sarı Yazma
Halime Kaptan
OYUNLAR…
• Hababam Sınıfı Uyanıyor
• Hababam Sınıfı Baskında
• Hababam Sınıfı Sınıfta kaldı
• Türk Çocukları Türk Çocukları
• Çatal Matal Kaç Çatal - Daha sonra Uzun Eşek Oyunu olarak yeniden yazıldı.
• Abbas Yola Giden
Yazımı, kendi sesinden şiirlerini dinleyerek hazırlıyorum, müzik eşliğinde…
Ve güzelim şiirlerinden bir demeti paylaşmak istiyorum, Cide Festivali öncesi…
Bu şiirini, dil ile ilgili yaptığım araştırmalar esnasında daha önce gündeme getirmiştim. Benim için çok özel bir yeri var. Tabii güzelim dilimiz onun eliyle şiirselliğin nehrinde dünyamıza akıyor…
TÜRKÇEMİZ
Annenden öğrendiğinle yetinme
Çocuğum, Türkçeni geliştir.
Dilimiz öylesine güzel ki
Durgun göllerimizce duru,
Akarsularımızca coşkulu…
Ne var ki çocuğum,
Güzellik de bakım ister
Önce türkülerimizi öğren,
Seni büyüten ninnilerimizi belle,
Gidenlere yakılan ağıtları…
Her sözün en güzeli Türkçemizde,
Diline takılanları ayıkla,
Yabancı sözcükleri at
Bak, devrim, ne güzel
Barış, ne güzel|
Dayanışma, özgürlük…
Hele bağımsızlık
En güzeli, sevgi
Sev Türkçeni, çocuğum,
Dilini sevenleri sev
UÇURTMA
Çocuklarımız neleri sevmiyorlar ki...
Uçurtmayı seviyorlar söz gelişi,
Bir havalandı mı uçurtmaları
Daha da güzelleşiyorlar.
Maviliklerde gözleri
Özgürlüğü yaşıyorlar
Uçurtmalarla birlikte.
Koparıp da iplerini hele
Bir kurtuldular mı ellerinden,
öylesine seviniyorlar ki,
Gidiş o gidiş, bile bile...
Kızalım mı umursamayışlarına?
Kendi yaşamlarını izliyorlar boşlukta.
Onlar da birer uçurtma değil mi?
Bizim de ne süslü uçurtmalarımız vardı,
Alıp başlarını gitmediler mi?
Gözümüzden bile esirgerdik
Hangi birinin ipi kaldı elimizde?
KASABAMIZ
Kasabamız
Martıların düşürdüğü tohumdan
Filizlendiğine inandığım kasabamız
Yosun kokardı evleri
Çarşıları midye kokardı
Çekirdeği çölden gelen mescitin
Boy attığına şaşardım
Bu deniz yüklü havada
Nedense gelişemedi bir türlü
En şirin yerine dikilen
İrili ufaklı mezar taşları
Belki de ölüler böyle istiyor.
KULAĞIMIZ KİRİŞTE
Yaşlılar adına konuşmanın tam zamanı
Kütükte yaşı yetmişlerin arasındayım.
Bir tekerlemenin çağrışımında
İnanıvermeyin işimin bittiğine.
Ne var ki dertlerimiz tasalarımız artıyor,
Yaş ilerledikçe.
Biz yaşlılar türlü nedenlerden
Kuşlarla birlikte uyanmak zorundayız
Saksıdaki karanfil bakım ister.
Tüm çiçekler, ağaçlar, parklar,
Yollar köprüler bakım ister.
Balıkçı barınağı, barınaktaki gemiler,
Gün doğmadan deniz fenerimiz,
Kıyılarımız, gökyüzü, bulutlar,
Bir uçtan bir uca esen rüzgar,
Bütün gün gözümüz üzerlerinde olmalı.
Bu arada torun torba çocuklarımız
Martılarla birlikte çoğalan…
Onlar da bakım ister kuşkusuz.
Erken de kalksak alaca karanlıkta
Hangi birine yetişebiliriz ki…
Biz yaşlılar için en önemlisi
Kuzeyden esen nemli rüzgarlar,
Karayel de önemli, gündoğrusu da.
Raporlar yazılmalı, hava raporları,
Soğuk sıcak tüm dalgalar, akımlar,
Alçak basınç radyolarda, yüksek basınç,
Güneyden esen yellerle birlikte
Sisli puslu havalarda durulmalı.
Yaşlandıkça azıyor romatizmalarımız,
Bir günümüz bir günümüze uymuyor,
Artıyor ağrılarımız, sızılarımız,
Kapıyı kim vuracak belli olmaz,
Kulağımız kirişte olmalı!
GÜVERCİNİM UYUR MU?
Sömürgen cami güvercinleri sizin olsun
O doyumsuz lapacı güvercinler
Kurşun buğusu güvercinleri severim ben
Kanat uçları çelik yeşili
Kuş dediğin piyerlotisiz yaşamalı
Adaksız avlusuz şadırvansız
Buluttan süzmeli suyunu
Kuşçular çarşısında tüy dökmemeli
Benim güvercinim tunç gagalı
Kimlerin bakışı kardeşçedir
Kimlerin bakışı düşmanca
Kendisi hangi kavganın güvercinidir bilir
Tüneyip acımanın saçaklarına
Miskin sevilerle bitlenmez
Kanadından çok pençesine güvenir
Barış taklaları süzülmeler
Gagalarda zeytin dalı
Perendeler maviliklerde
Tüm gösteriler resimlerde kalmalı
Güvercin dediğin uyanık olmalı
Tüyler duman duman öfkeden
Yanıp tutuşmalı gözbebekleri
Sevgiden tıpır tıpır bir yürek
Özgürlüğünce dövüşken
OĞLUMA
Ben de düşkündüm oyuna,
Ben de kumları avuçlar
Kazardım tırnaklarımla toprağı,
O zaman da çocuklar oynardı,
Ama benzemiyor bütün oyunlarımız,
Gezdirdim ceplerimde şıkır şıkır
Deniz kokulu tasları,
En güzellerini topladım
Midye kabuklarının.
Saldım bahar rüzgârına
Uçurtmaların en süslüsünü.
Ne kurulunca koşan tramvaylarım vardı,
Ne çekince giden develerim.
Balıklarımızı tanırdım,
Adlarını bilirdim kuşların;
Seçerdim düdüğünden
Limanımıza uğrayan vapurları.
Bilirdim yanık yüzlü kaptanlarımı
Denizkızı’nın Selametçin;
Ben de ayırırdım onlar kadar
Poyrazı karayelden.
Gemiler tanıdım, çift direkli,
Tutmazsa rüzgârı
Açıklarımızda volta vuran gemiler,
Kızardım, limanımızı hiçe sayan
Paketlere Nemselere;
Dalar da silinen dumanlarına
Düşünürdüm uzak limanları,
Uzak limanların çocuklarını.
Senin de var ufak tefek
Kendine göre bildiklerin;
Çeşitli oyuncakların yoksa da
Bir saniye de tren yapacak kadar
Kibrit kutularını,
Tecrüben var benden fazla.
Benden üstünsün kuskusuz,
Sigaradan top,
Kutusundan tank,
Kâğıtlarından uçak yapmada!
NE KUŞ, NE BÖCEK
Kuşsunuz diyorlar, çocuklarım,
Bir kuşsunuz diyorlar size
Sığınacak kol arayan
Konacak dal arayan
Bir yavru kuş, türkülerde.
Telgrafın tellerine konarsınız
Ezgilere uymak için
Avcılar vurur sizi.
Yeşilbaşlı ördek olur
Kalırsınız çöllerde
Böyle bir kuş işte!..
Kuş değil ya çocuklarım,
Böcek bile olamazsınız!
Bunca yük, bunca borç
Omuzlarınıza vurulmuşken
Hem de doğar doğmaz…
Kanatlanamazsınız!
Uç uç böceğim deseler de
Annenizin alacağı pabuçları
Peşin peşin giydirseler de
Uçamazsınız, çocuklarım,
Bu gidişle!
BİR SINAVSA EĞER
Girdiğim çıktığım yerler tanığımdır
Kapımı çalanlar gece yarılarında
Okunan kararlar yüzüme karşı
Korkmuyorum duygusal bitişlerden
Tükenen kurşunkalemler tanığımdır
Ölümle burun buruna bir gençlik boyu
Sıtmasında vereminde Anadolu'nun
Dönülmez bekleme kamplarında
Suçsa suç sorguysa sorgu hapisse hapis
Yaşamak gezin gözün arpacığın ucunda
Elimde hep böyle tükenen bardak
Yaşamak bir yürek işçiliği günümüzde
Ölümün anlamı değişti birden
Eskiden yataklarda beklerdik
Ders mi sınav mı görev mi belli değil
Gelecekse ayakta bulsun dimdik
Açılan bir sorumsuz yaylım ateş
Bir top karanfildir göğsümüzde.
SON ŞİİRİM
Elim birine değsin,
Isıtayım üşüdüyse
Boşa gitmesin son sıcaklığım!
Rıfat ILGAZ anısına şiir yarışması düzenlendi…
ŞİİR KİTAPLARI
Yarenlik
Sınıf
Yaşadıkla
Devam
Üsküdar’da Sabah Oldu
Soluk Soluğa
Karakılçık
Uzak Değil
Güvercinim Uyur mu
Kulağımız Kirişte
Ocak Katırı Alagöz
Bütün Şiirleri - Ölümünden Sonra
Çocuk Bahçesi (Çocuk Şiirleri)
FİLMLER…
Karartma Geceleri
Hababam Sınıfı Güle Güle
Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor
Hababam Sınıfı Tatilde
Hababam Sınıfı Uyanıyor
Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
Hababam Sınıfı
ÖDÜLLER…
• “Yıldız Karayel” Madaralı Roman Ödülü – Orhan Kemal Roman Armağanı
• “Ocak Katırı Alagöz” Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü
• 1993 yılında Tüyap Onur Yazarı ödülü - Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü
Açılışı 12. Cide Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Festivali sırasında yapılacak olan, Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Evi’nde Rıfat Ilgaz’ın bugüne kadar yayınlanmış kitapları, fotoğrafları ve özel eşyaları sergilenecek.
12. CİDE RIFAT ILGAZ SARI YAZMA
KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ PROGRAMI
6–7–8 TEMMUZ 2007
6 TEMMUZ CUMA
16.00 Atatürk Anıtına Çelenk Konulması
İstiklal Marşı – Saygı Duruşu – Protokol Konuşmaları
Halk Oyunları Gösterisi
16.30 Festival Yürüyüşü
(Belediye Anıtı Önünden )
17.00 Cide Toplum Merkezi- CİTOM Açılışı
17.30 Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Evi Açılışı
Kokteyl
18.30 Şiir Dinletisi
Dia Gösterisi: “Rıfat Ilgaz ve Cide”
Hazırlayan: Recai Yılmaz
Hababam Sınıfı (Film Gösterimi)
(Amerika-Uluslararası Film Arşivleri Kurumu tarafından
Dünya Üçüncüsü Seçilen Film)
HABABAM SINIFI
Yapım Tarihi: 1975, Eser: Rıfat ILGAZ
Yönetmen: Ertem EĞİLMEZ, Müzik: Melih KİBAR
Oyuncular: Münir ÖZKUL-Kel Mahmut, Adile NAŞİT-Hafize Ana
Tarık AKAN-Damat Ferit, Kemal SUNAL-İnek Şaban
Halit AKÇATEPE-Güdük Necmi
Yer: Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Evi Bahçesi
7 TEMMUZ CUMARTESİ
09.00 Sabah Kahvaltısı ve Anılar
Yer: (Cide ADD) - Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Evi Bahçesi
11.00 Karartma Geceleri (Film Gösterimi)
Yapım Yılı: 1990
Yönetmen: Yusuf Kurçenli, Eser: Rıfat Ilgaz
Oyuncular: Tarık Akan, Nurseli İdiz, Bülent Bilgiç, Deniz Kurtoğlu,
Gülsen Tuncer, Erol Günaydın, Menderes Samancılar
Yer: CİTOM Rıfat Ilgaz Salonu
14.00 Panel: “Edebiyatımızda Mizah”
Konuşmacılar: Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, İlhan Selçuk
(Belgesel Gösterimi)
Yer: CİTOM Rıfat Ilgaz Salonu
16.00 Panel: Cideli Dostları Rıfat Ilgaz’ı Anlatıyor
Yer: CİTOM Rıfat Ilgaz Salonu
18.00 Cide Yöresel Yemekleri Kermesi
Yer: Rıfat Ilgaz Kültür ve Sanat Evi Bahçesi
20.30 Konser: Grup Efffekt
Yer: Limaniçi
Festivalin teknik hizmetleri KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ
tarafından yapılmaktadır