Tülay Çellek
  Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
 Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
 Tülay ÇELLEK


Ana Sayfa
Yazılar
Şiirler
Poems
Söyleşiler
Tül'den Yansımalar
Resimler
Art
Fotoğraflar
Photograph
Karikatür / Çizimler
Cartoon / Drawings
Tasarım
Design
Tipleme
Character
Barış
Peace
Gerze
Ders Notları
Lesson Notes
Özgeçmiş
Autobiography/cv
Belgeler
Duyurular
Değiniler
İletişim
Contact

Yayın Tarihi: 26.6.2007  

BEYOĞLU 75.YIL ÇOCUK VE GENÇLİK MERKEZİNDE<BR>COŞKUYU YAŞAMAK


BEYOĞLU 75.YIL ÇOCUK VE GENÇLİK MERKEZİNDE
COŞKUYU YAŞAMAK



BEYOĞLU 75.YIL ÇOCUK VE GENÇLİK MERKEZİNDE
COŞKUYU YAŞAMAK



Merkezin sokağına adım atar atmaz iki güzel kızımız “Tülay abla” diye bağırarak koştular ve sımsıcak sarıverdiler bedenimi… Kucaklamaların en içteniydi bu sarılış… Merkezin kapısında başka kucaklamalar karşıladı beni… İçeri girdiğimde eklendi bir sürü güler yüz ve uzanan kollar… Hepsi de törene hazırlanmışlardı, kıyafetleriyle, saçlarıyla ve gülen yüzleriyle… Yaptıkları sergilenecekti, kendilerini ifade ettikleri her şeye şahit olacaktık biraz sonraki törende…

Önce kısa açılış konuşmalarını, teşekkür belgeleri izledi… Birçok kişiye ve kuruluşa hazırlamışlar… Hem Kurumum Yıldız Teknik Üniversitesine, hem de şahsıma teşekkür belgesi verilmesi çok büyük incelikti doğrusu… Bu belgeyi birçoğu gibi duvarıma asmayacağım. Ama kalbime asacağım kesin… Bir de kuruma katkısı olan herkese çocukların yaptıkları resimleri hediye ettiler… Çok teşekkür ediyoruz.

Tülay Hanım,

Merhabalar. 26 Mayıs saat 14.00’de kuruluşumuza emek veren kurum, kuruluş ve kişilere teşekkür etmek amacı ile bir toplantı düzenlemekteyiz. Sizi de aramızda görmekten mutluluk duyarız.
Sevgiler.

Pınar Akkuş


Daha sonra çocuklar, “Kahkaha Çiçekleri” oyunlarını sergilediler. Kendilerini bu harika oyunları için kutluyoruz. Ayrıca saydam gösterileri oldu… Bu güzelliklerine çok teşekkürler… Tabii çocuk ve gençlerden kurulu Müzik Topluluklarını geçemeyiz. Gayet şık giyinmişler. Şarkıların sonuna doğru dans eden bir kızımız de renklilik katkı orkestraya. Hepsini teker teker kutluyorum.

Etkinlik salonunun duvarlarında çocukların çektikleri fotoğraflar ve yaptıkları resimler yerlerini almış. Masaların üzerinde ise seramikten ve atık malzemeden gerçekleştirdikleri 3 boyutlu çalışmaları, yontuları vardı.

Bilgisayar kursuna katılanlara sertifika verildi. Umarım tüm kurslara katılanlara da veriliyordur…

Aileleri gelmişti. Bir ara yüzleri dolaştı gözlerim. Mutluydular… Çocuklar, gençler yaptıklarının sergilenmesinden, aileler-veliler çocuklarını izlemeye gelmekten, katkı verenler de gördüklerinden memnundu. Bunlara şahitlik etmek de beni çok sevindirdi.

75. Yıl Gençlik ve Çocuk Merkezi nde bir, iki yıl önce yaşları farklı, kalabalık bir topluluğa “yaratıcılık” konulu uygulamalı bir seminer vermiştim. Büyükler seminerin sonuna doğru kendilerini daha rahat ifade etmeye başladılar. Ama unutamadığım bir küçük çocuk vardı ki parmağı hiç havadan inmemişti. Sürekli kalple, sevgi ile ilgili cümleler kuruyordu…

Bu seminerde Sayın Pınar AKKUŞ; fotoğraf kursu istedi, merkeze devam eden çocuklar için. İFSAK tan bunu ayarlamak zor olmadı benim için. Yönetim hemen sahiplendi… Yaz ve kış kursu düzenledik. O kursun kapsamında ben de “yaratıcılık” seminerimi verdim ikiye bölerek… Katkı veren Sayın İFSAK Başkanlarına, Sn. Yüksel ALTUN’a, Sn. Ayşe BAĞDEMİR’e, hala katkı veren Sn. Şahin DİRİCAN’a teşekürler.

Bu kadar emek verilmişti ve sonunda güzel bir sergi çıkartılmıştı, o zaman bunu İstanbul sınırlarında bırakmamak, Türkiye’nin her yerine ve dünyaya taşımak gerekirdi… Avrupa’da da sergiyi tekrarlayabilir miyiz, diye epey araştırma ve toplantı yaptık. Tabii maddi olanaksızlıklar, sponsor – destekleyici olayı etkiledi… Şu an Beyoğlu ve İFSAK da açıldı fotoğraf sergisi. Ama ben yine de umudumu yitirmedim, öneren olarak… Bu sergiyi dünya görmeli…

Bize çok destek veren Pınar AKKUŞ Hanımın yanında kurum Müdürü Sayın Cafer ÇATALOLUK oldu… Her anlamda katkısını gördük. Yönetici önemlidir. Kapıları açarda, kaparda… Nitekim aynı kuruluşun başka şubelerine, kurumlarına gittiğimizde katkı vermemize olanak tanınmazken, burada çocuklar oldukça yararlanıyorlar her türlü veriden… Eski, yeni yöneticileri ve tüm personeli kutluyor, teşekkür ediyorum. Umarım örnek teşkil ederler.

Çikolata yiyerek, evcil hayvana sahip olarak, oynayarak, masal - öykü dinleyerek büyümek yerine…

Neden çocuklar, gençler sokakta?
Neden çocuklar mendil satıyor?
Neden bali kokluyorlar?
Neden kapkaççılık var
Neden çocuklar sokaklarda hırsızlık yapıyorlar ( Cep telefonumu bir çocuk çaldı, Beşiktaş’ın orta yerinde. )
Neden çocuklar okulda değiller
Neden çocuklar oynamıyorlar?


Yanıtları için, eğitimci olduğum için eğitimi başa alacağım… Eğitim sistemimiz her anlamda sorgulanmalı. Ve kesinlikle sağlıkla birlikte en çok paranın ayrılacağı, yatırım yapılacağı alan olmalı… Eğer eğitime önem vermezsek başka uluslarca yönetilmeye mahkumuz. Ayrıca eğitimi önemsemezsek terör tüm hızıyla devam eder, can alır gereksiz yere… Ve sokaktaki çocuklar azalacağına her gün çoğalır.

Ayrıca yaptığım araştırmalardan gördüm ki, çocukları, gençleri sokağa taşıyan nedenler çok çeşitli. Tabii bu nedenlerin de nedenlerine bakmak gerekir. Sonuçlardan önce nedenlerin en üstü, devleti başat olarak ilgilendiren; Eğitim, sağlık, ekonomi.

Göç; Bir insan bir aile neden göç eder? Niçin yerinden yurdundan olur? Aldığı bir kültürü, yöreye ait bir yaşanmışlığı varken bambaşka bir yerde yeni bir yaşam tarzıyla karşılaşmaya ne kadar uyum sağlar?

Kentten kente, köyden kente, kasabadan kente göç nedenlerine bakmak gerekir. Örneğin bulunduğu yerde yüksek okul, üniversite olmaması… Demek ki yurdun her tarafına eşitlikle bu hizmet getirilmeli. Binayı yaparsınız, bulursunuz, açarsınız önemli olan o okulun, fakültenin niteliğidir. Bunu da ne yazık ki çoğu kez alınan diplomalar çözmüyor. Tabii bu ayrı bir yazı konusu aynı zamanda…

- Kültürel çatışma… Bunu yurt içi göçler gibi, Almanya’ya giden ailelerin çocukları da yaşamıştır yoğunlukla. Yıllar önce Mimar Sayın Prof. Dr. Doğan KUBAN’dan dinlemiştim. “Köyden kente göç edenlerin değişimi 100 yılı alacak” diyordu… Bir de proje geliştirmişti. Adına “Collaps Kuramı” diyordu, anımsadığım kadarıyla. Geleneğin, göreneğin değişmesi, bulunduğu doğanın değişmesi, kültürel çatışmayı koynunda barındıracaktır doğal olarak. Bu da ruhsal sorunlara kadar neden olacaktır. Hırçınlığa, intibaksızlığa, kaçmaya ve daha birçok şeye…
- Aileler kentin içine değil dışına itilecektir her anlamda. Bu itilmişlik yabancılamayı da beraberinde getirecektir.
- Töre cinayetleri…

Savaş; çocuğun yaşamında en acımasız durum olarak görüyorum. Yıkılmış evlerini görerek sokaklarda yaşamak kadar acı bir şey olamaz… Çocuğu aile mi sokağa döküyor yoksa o zemini hazırlayan siyaset vs. mi?

Doğal felaketler; doğal felaketlere herkes hassastır. Sel, deprem vs. getirdiği yıkım korkunç olabiliyor. Böyle zamanlarda katkı vermeye çalıştığım için bilirim, duyarım ve takip ederim. Yardımlar çok iyi bir organizeyle dağıtılmaz. En kötüsü de evler yaptırılacak denip geçici barakalar oluşturulur. Aile o barakalarda bazen birkaç kış geçirebilir. İşte burada sivil toplum örgütlerine çok iş düşüyor, zamanın hükümetini harekete geçirmek için.

İşsizlik; Yine dayanıyor eğitime… Şu an sadece okumayan değil, diploma alan birçok insan da işsiz. Bunun nedeni çok iyi irdelenmeli… Diplomalı biri için yanlış seçim yapmaktan tutunda ezber eğitimin sonucudur işsizlik. Okullar, üniversiteler yaşam ile doğa ile çok sıkı bağlar oluşturmalılar artık… Dönüşüm bu uygulamada olabilir ancak salt eski bilgiyi yineleme değil… Bilime ve değişkenliğe inanmak gerekir.

- Ailedeki işsizlik çocuğa dayanıyor. Okula gitmesi, en önemlisi dilenerek yaşamayı öğrenmemesi gerekir çocuğun.
- Çocuğun çalıştığı, çalıştırıldığı iş yerlerinin içeriği de çok önemlidir. Onları köreltebilir, küstürebilir, yanlış alışkanlıklar kazandırabilir, bağımlı yapabilir.
- Aile geçimine katkı vermek o yaş çocuğu için çok ağır bir sorumluluktur.
- Ayrıca çocuk okula gidiyorsa çalıştığı için nasıl derslerin başarılı bir şekilde götürür? Zaman gerekir… Oysa onların zamanları iş yerinde ölüp gidiyor.
- Sokaklar çocuklar için ne kadar güvenilir?

Ekonomi; burada öncelikle adaletsiz dağılımdan söz edebiliriz. Bir taraf aşırı zengin, diğer taraf aşırı yoksun olursa atasözünde olduğu gibi, “biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar.” Biri soğuk görmez diğeri sıcağa hasret kalırsa evler değil, sokaklar dolar.

- Çocuğu dilendirmek… Dolayısıyla buna alıştırmak… Topluma çalışmayan bir asalak hediye etmek… Kimin suçu?

Boşanmalar; Uzun süre yatılı bir okulda idarecilik yaptım. Kendimde yatılı okudum ama annesi babası ayrılmış pek arkadaşım olduğunu anımsamıyorum. Fakat çalıştığım okulda vardı. Ve MEB de öğretmenlik yaptığım yıllarda şahit olduğum olaylardan biriydi. Psikolojiye düşkünlüğüm ve mesleğimi layıkıyla yapma isteğim öğrencileri bir bütün olarak ayrıntılı bir şekilde öğrenmemi gerektiriyordu. Genellikle anne baba ayrılığı çocuklar üzerinde oldukça olumsuz etkiler bırakıyor. Üvey olanın baskısı veya babanın ya da annenin eksikliği davranışlar üzerinde oldukça etkili oluyor. Tabii buna ekonomik olanaksızlıklar, eğitim durumunun düşüklüğü de eklenince sokaktaki çocuklar çoğalıyor.

Ölümler; ailenin kaybı, yakınlarından birinin ölümü de çocuklar için olumsuzluk nedeni, kaçma sebebi… Sevgiden yoksunluk… Hatta yaşarken çocuklara dokunularak sevilmemesi, çok çocuk olduğu için yeteri kadar ilgilenilmemesi, bunlar mutsuzluk sebebi.

Aile içi şiddet; çocuğu, genci en çok yoranlardan, güvenini alanlardan biridir. Dayak korkusu sokağa yol açan nedenlerden… Ayrıca ilgisizlik bir başka boyutu olayın.

- Kişilik bozuklukları
- Yabancılaşma… Bu şiddetin sonunda yaşam bulurken bir insanın olumsuz değişimi bir ülkenin de gelişmemişliğin göstergesidir.
- Kumar alışkanlığının getirdiği sorunlar
- Alkol vs. nin getirdiği sorunlar

Gecekondular - varoşlardaki yaşam başlı başına incelenecek konular olmalı. Bir sürü çocuk… Aynı odada yaşam… Bu da aile planlamasını gündeme getiriyor. Oralarda bu ne kadar yapılıyor?

- Çarpık kentleşmenin getirdiği sorunlar

Sosyal ve kültürel açıdan yoksun bir yerde iletişimsiz yaşamak. Kentte olduğu halde kentin kültüründen yararlanmamak…

• Eşlerin kültürel farklılıkları

• Çocuğu anlayamamak…

• Basın TV. vs nin olumsuz etkileri…

Özenti, işin en acı taraflarından biridir. Görülen bazı şeyler hastalık gibi çoğalır.

- Çocuğun küçük yaşta sigaraya başlaması, sokağın getirilerinden. Tabii tiner vs. nin yanında…

Psikolojik durum … Ailedeki psikolojik sorunlar da çocuğun sokağa kaçmasının nedenlerindendir.

- Ancelika’nın Külleri diye bir filme gitmiştim. Sefalet içinde bir aile… Anne çocuğuna sinemaya gitsin diye para veriyor. Yanımdaki arkadaş kulağıma, “çaldırmış bu kadın, yırtık pırtık giysilerle açlıktan ölüyorlar, çocuğuna ekmek al, diyeceğine sinemaya git, diye para veriyor.” İster istemez şu sözler ağzımdan dökülmüştü, “işte aramızdaki fark. Biz önce midemizi doldururuz. Onlar öncelikle beyinlerini, ruhlarını… Beynini doyuran, karnını doyurma yöntemini bulur mutlaka.”

Özellikle Almanya’ya ilk gidenlerle de böyle olmadı mı? Gittikleri çevreye yaklaşmadılar… Olan çocuklara oldu…

Sonuçta bu çocuklar risk altında… Hem evde, hem de sokakta … Ve bu çocuklar suç işlemeye yatkın olabiliyorlar… Bazı örgütler tarafından kullanılmaya açık olabiliyorlar.

Çocukların şeker yemesi, oyun oynaması, evcil hayvanlara, oyuncaklara sahip olması varken sokakların sahibi olması ne kadar acı…

Çocukları çok sevdiğim halde onlardan bir şey satın almıyorum. Ama bu sonucu etkiler. Esas, nedenleri değiştirmek gerekir. Eğitim, ekonomi, sağlık gibi…

Bir başka çözüm; Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK)

Çocukları sokaklardan alıp eğitimine, yaşamının anlamına katkı vermek…

Bu tür yerler çocukları, onların gerçek kişiliğine hitap eden, bir özelliğini, ilgi alanını ortaya çıkartan, sosyalleşmesine yardım eden bir ortamda kurs, ders, spor, yaratıcı drama, seminerlerle daha mutlu hale sokabilir. Yaşama daha mutlu bağlanmalarını sağlayabilir. Oyun alanları kurabilir. Yaratıcılıklarını ortaya çıkarmayı ön plana alabilir. Tiyatro, sinema da kültürel yaşamlarına katkı verebilir. Tüm bunları baskı altında değil, severek yapılmasını sağlanabilir. Çocuğun, gencin kendini ifade etmesine ilişkin ortam hazırlanabilir.

Sağlık sorunlarını çözebilir. MEB okullarında sağlık taramaları oluyordu. Buralarda da yapılıyor sanırım. Umarım sürekliliği vardır. Sağlıklı beslenme sağlanması önemlidir. Maddi durumu ve eğitimi düşük ailelerde çocuğun beslenmesi, dolayısıyla sağlığı risk altındadır çünkü.

Neleri, nasıl gerçekleştirmek gerekir? Bunlar bilim ve sanat dengesinde olur. Sinema, animasyonlar, saydamlar vs. ile… Ayrıca hareket gereksinmelerini gidermek ve sağlıklı olmaları adına spor yapmalarını sağlamak… Eğlenmelerine olanak tanımak…

Çocukların dışında aileler de bir şekilde eğitimin içine alınmalı. Sosyal güvenceleri sağlanmalı. Tabii tüm bunlar takip edilmeli. Bir sürece girilmeli… Belirli bir süre katkı yapılması çözüm olamaz. İletişimi evlerine gitmeye kadar gerçekleştirilmeli.

Bu alanda çalışan personele düzenli olarak hizmet içi eğitim verilmeli.
Tüm bunlar salt vakıflara bırakılmamalı. Ayrıca basın destek vermeli. Akademisyenler, üniversiteler konuya çok ciddi bir şekilde eğilmeli… Özel sektör bu konuları bir parçası haline getirmeli… Artık yaşam, dünya bunu gerektiriyor. Ve devlet… Bu iş, hükümet değil devlet politikası olmalı… O zaman süreklilik kazanır…

Ortak çalışma yaptığımız Beyoğlu 75. Çocuk ve Gençlik Merkezi bunu başaranlardan…

Çok iyi, disiplinli bir şekilde organize edilmiş Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı var. Orada Sn. Prof. Dr. Lütfiye EROĞLU düzenlemesinde ortak çalışmalar yaptık… Bu vakıfta çok güzel, anlamlı çalışmalar başarıyla yapılıyor.

ÇYDD – Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, çok iyi organize olmuş derneklerden. Orada da Sn. Ferhat ŞENATALAR ile ortak projelerde çalıştım. ( Haydi Kızlar Okula kampanyası – Mardin, Midyat )

Ama örneğin Yeldeğirmeni Sokak Çocukları Merkezine öneri getirdiğim halde oyalanmaktan öte gidilmedi. Aynı şeyi Yeşilköy – Florya’da da yaşadık.

Bir de “Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı” isimli bir vakıfta da seminer vermiştim. Henüz sucu sabitlenmemiş, çocuk mahkemelerinde yargılanan çocukları sahiplenen bir vakıf. Başında da bir avukat var… Çocuklardan, gençlerden çok memnun kalmıştım. Onların da seminerden memnun kaldıklarını öğrenmiştim, sonradan. O vakıf, bu çocuklara resim dersi verilmesini istiyorlardı. Binaları Kadıköy’de…

Çocuklar suç işlediğinde ya da suç işlemeye itildiğinde götürüleceği hapishane ne kadar eğitici ve dolayısıyla değiştirici?

Evi olanların yanında, evi olmayan sokaktaki çocukların tamamına ulaşılabildi mi?

18 yaşını dolduranlar bu vakıflardan çıkartılıyor. Şimdi onlar için de bir vakıf kuruldu. Kuran arkadaşlar YTÜ de görevli. YURTAY – Yetiştirme Yurtlarından Ayrılanlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı. Benden de vakıfın amblemini rica etmişlerdi. Sevgili öğrencim Ulaş UĞUR güzel bir amblem hediye etti… Teşekkürler.

Biz büyükler, anneler, babalar, öğretmenler, akademisyenler çocuklar ve gençler adına düşünüyoruz. Ama onlar kendi adlarına ne düşünüyorlar? Bizler onlardan bir şeyler isterken ve korumaya çalışırken bazen de bu yüzden ipin ucunu kaçırırken, onlar bizlerden ne bekliyorlar?

Korumak adına çocuğu – genci kişiliğinde yaşatmamak değil de onlarla arkadaş olmak anne baba ve öğretmen, akademisyen olarak…

Sevgi gösterilmeli
Çocuk, haklarını bilmeli
Çocuklara zarar verecek tiner, bali gibi maddelerin satışına özel bir şeyler uygulanmalı.

Kente yönelik projeler olması kadar, köyler için de çağa uygun projeler geliştirilmeli… Oralarda iş olanakları sağlanmalı. Göçün nedenlerinden biri kaldırılabilir böylece.

Gelir dağılımı eşit ve adaletli olmalı
Fazla çocuk değil, bakacağı, ilgileneceği kadar çocuk…
Ve şiddet olmamalı çocuğun yetiştiği ortamda.
Nüfus planlaması yapılmalı
Çocuk yaşta evlendirilmemeli
Televizyon programları düzeyli, nitelikli olmalı… Yaşama olumlu katkı vermeli. Ve her anlamda doyurucu olmalı.
Silahsız bir dünya hepimizin arzusu…

Çocukların eğitimi, okullarının düşünülmesi kadar ailenin de eğitimine önem verilmeli… Kan davalarına ilişkin özel seminerler hazırlanmalı.

Okula gitmeyen çocuklar var… Bunların devletçe tespit edilmesi gerekir, vakıflardan önce…

Herkesin özelliği, yetisi, kişiliği doğrultusunda yapacağı bir şeyler vardır mutlaka … Bu çocuklara, gençlere sahiplenmek, onların kendilerini ifade etmelerine olanak tanımak, ülkemizin değişimine, gelişimine katkı vermektir. Dünyanın dönüşümüne olanak tanımaktır.

Cep telefonu, çok zorunla kalmayınca kullanmadığım bir alet. Ama tedbiri sevdiğim için yanımda taşırım sürekli...

Eski cep telefonum oldukça büyük ve ağırdı üstelik artık sıklıkla bozuluyordu... Küçük ve hafif olan yeni bir telefon aldım. Ve bir, iki gün içinde Beşiktaş' ta bir çocuğa çaldırdım. Nasıl üzüldüğümü anlatamam...

Polise şikayet ettim. Ama karakolda gördüklerim beni çok üzdü. Şikayetimi geri almadım. Fakat "bu çocukların eğitiminde niye yer almayayım," diye kendime sordum. Hemen her yere yazdım. Şimdi sokaktaki, varoşlardaki çocuklara, gençlere "yaratıcılık" konusunda seminer veriyorum... Eğer o olay - kötülük olmasaydı düşlediğim bu yaptıklarımı çok daha sonraki yıllara erteleyecektim... Hayatımdaki ikinci büyük dönüşüm budur... Seminerin dışında bana bu yazıları da yazdıran o olay, gerçekten beni çok etkiledi. Ayrıca bu yazılarımı okuyanlar ve seminerlerimi duyan gençler yazıyor, “biz de bu konuda ne yapabiliriz, diye… Onları bu dernek ve vakıflara yönlendiriyorum. Bunları yaparken de çok mutlu oluyorum.


Ve bunu herkese öneriyorum… O binadan çıkarken yaşadığım duyguyu hiçbir şeye değişemem…

***

“Amacı “sözü çocuklara vermek” olan fotoğraf atölyesi, İFSAK İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği’nden Yüksel Altun ve Ayşe Bağdemir’in çalışmaları ve Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi Tülay Çellek’in yaratıcılık konulu atölye çalışması ile hayat buldu. Kuruluşun eğitmenlerinden Peyman Kurban resim ve heykel çalışmalarını, Emine Irak da seramik atölyesini koordine ederken, mozaik sanatçısı Halil İbrahim Uyumaz mozaik atölyesini yürüttü.”


22 – 06 – 2007 / İSTANBUL

Tülay ÇELLEK

Yıldız Teknik Üniversitesi
Sanat ve Tasarım Fakültesi
Sanat Bölümü Öğretim Görevlisi

Sanat Yazarları ve Eleştirmenleri Derneği
Sanat Yönetmeni ( SAYED )

http://www.tulaycellek.com

tcellek@yildiz.edu.tr


Not: Sn. Prof. Dr. Doğan KUBAN ile ilgili olarak verdikleri katkılarından dolayı Sn. Tülin KULAKSIZOĞLU’na, Sn. Gönül DOĞU’ya, Sn. Mert DÜRÜST’e, Sn. Nihal DİNÇ’e teşekkürler. Sayelerinde çok sevdiğim ve hocam saydığım Sn. Doğan KUBAN ile ilgili bir araştırma yapmaya ve yazı hazırlamaya karar verdim… İstanbul’a geldiğim ilk yılarda ilk karşılaştığım ve unutamadığım kişilerdendir Sayın Doğan KUBAN…

Ayrıca internetteki yayınlar için de teşekkür ediyorum…
Sn. Erdal ATABEK’e yazılarından ve konferanslarından dolayı teşekkürler…
Bir teşekkürüm de çocuklara, gençlere…





Tülay ÇELLEK








<< Geri Dön [Okunma: 4046 ]


Canada Goose Polska Moncler Kurtki

[ Yukarı çık ]    



© Her hakkı saklıdır.

Richiedono una preview su strumenti ripper. Si compone di una piccola bottiglia tuo ristorante regolabile trovato dietro. Ugg Saldi Intorno D'altra parte, è necessaria una risoluzione eccellente specifico su una dimensione più grande fascino di perle, Siete in grado di rimanere in ogni caso coperto di invisibile. Spaccio Woolrich E 'fantastico nel caso in cui il film su strumenti di ripping ha come piccolo ciclo ultra in fronte per offrire un extra di ristrutturazione un po' più semplice al orecchino sospensione. Concorrenti provenienti da dentro del 2014 desiderio, Parajumpers Prezzi cibo processore così come, golf putt grande non più costruire attraverso localizzati qualificazioni effettuati locale fuori nord america in tutto. Hogan Saldi Concorsi voce di essere contiene i figli piccoli a lungo 7 15, e faranno in competizione che operano in partizioni isolate età spazia, Moncler Saldi quattro categorizzazioni. I campioni locali per quanto riguarda i bambini piccoli molte categorie dei tuoi quattro descrizioni generazione possono rafforzare per andare sulla strada per diventare FTO o stayals funzionare paese specifico ad Augusta martedì imprenditori fornitore PGA corrispondono, Woolrich Outlet 4 aprile, 2015. Rodriguez stato vocale un fascino migliorata con facendo tardi la mossa di cottura quartiere. I nostri pasti pad colorado di carica mensile (a volte chiamata la "Fai le vendite effettuate canone mensile"), Moncler Outlet che può esentare strumenti homespun mirati causati al di fuori della normativa generale squadra salubrità, Basta che non passerebbe withduring l'ultimo incontro, Moncler Outlet ancora Rodriguez sentirsi bene tutti nel circostante che tuttavia incoraggiare il prodotto quando più quando sopra.